rüzgarlar ve miskin geceler

1.5K 264 178
                                    

garip belki fakat insanın, uzun süreli bir ilişki yaşadığı kişi olmadığında daha rahat hissetmesi fazla üzücüydü dıştan bakıldığında. fakat ikisi de bu duruma öyle alışmıştı ki resmen birbirlerine söylemeden gizli bir anlaşma yapmış gibiydiler, ikisi de birbirine evde vakit geçirmesi için zaman tanıyordu. çoğu zaman minho dışardaydı, onun biraz evde kalması gerektiğini hissettiğinde de seungmin çıkıyordu birileriyle. belki de birbirlerine sempati duyduğu tek an eve birinin girip tek olduğunu hissettiği andı. tabii bağıra bağıra "oh be, evde yok!" demiyorlardı lakin içten bir rahatlama hissediliyordu. sonuçta bu, o gece kavga olmayacağının işaretiydi.

yine de saat şu an nerdeyse gece bir olacaktı fakat seungmin hâlâ dışarda, üstüne bir de telefonu açmıyordu. üstüne bir de yanında chan denilen o adam vardı.

normalde minho bunu kafasına takmadan uyurdu, evet ama dediğimiz gibi, yanında chan vardı. tamam ilişkileri pek iyiye gitmiyordu ama başkasından haber vermek zor olmamalıydı, zaten bu saate kadar ondan tek bir ses dahi gelmemesi içten içe minho'yu endişeden evin içinde dört döndürüyordu. en sonunda felix'in bileceğine dair kendi kendine bir şeyler mırıldanarak direkt onu aradı.

"alo, felix?"

"efendim?" diye mırıldandı telefonun başındaki erkek. belli ki çoktan uykuya geçmişti.

"çok özür dilerim kanka uyandırıyorum bu saate ama seungmin hâlâ eve dönmedi ve telefonu da kapalı, ben de ne yapacağımı bilemedim. neden haber vermiyor bana bu? hayır, ben dışarı çıktığımda bana ne zaman yazsa dakikasında cevap veriyorum, bir şey istiyor mu dönüşte diye soruyorum, o çıkıyor, saat bir olmuş, ne haber veren var, nasıl bir iş bu ya? hayır ona bir şey mi oldu, ne oldu?"

felix daha yeni uyanmış olduğundan dolayı cümlelerin çoğunu kaçırmış bir şekilde esnemekle ve karanlık odasında şişik gözlerini gezdirmekle meşguldü fakat minho'nun bu kadar endişelenmiş olması yüzünde bir gülümseme oluşturmamış da değildi. ardından durumun farkına vardı ve hemen doğruldu yatakta.

"telefonu kapalı mı?" diye sordu büyük bir stres ile.

"evet, kapalı! bak yemin ederim delireceğim ben, çok ciddiyim, sana nereye gittiğini söyledi mi?"

"hayır, hayır bana hiçbir şey söylemedi..." düşündü bir süre. dağınık saçlarından elini geçirdi ve yanında uykusuna büyük bir huzurla devam eden vücuda baktı. bir yandan minho'nun küfürleri devam ediyordu kulağına gelmeye, kendisi evi baştan sona kaçıncı tura dönüyordu ve elini saçlarından kaçıncıya geçirip kaçıncıya dudaklarını dişliyor, bilmiyordu.

"şey, peki, kimlerle gittiğini sana söyledi mi? onların numarası yok mu sende?"

"chan, yeji, aeri demiş. başka bir isim yok." diye telefondan okuyup telefonu kulağına yerleştirdikten sonra koltuğa hızlı bir şekilde oturdu ve baş parmağındaki etleri ısırmaya başladı. evde hiçbir ışık açık değildi, nedense bu çift evde ışıkları açmayı sevmiyordu. "onların numaraları da bende yok amına koyayım."

"bende var mı..." diyerek bu sefer felix rehberinde gezmeye başladı fakat umutsuz bir nefes alıp telefonunu kulağına yerleştirdi, "bekle, changbin'e soracağım." dedikten sonra ise birkaç kez uyansana seslenişi duydu minho.

"tamam, şimdi changbin'in telefonuna bakıyorum... oh, süper, yeji'nin numarası var. ben sana atıyorum bunu, bak sakin ol. tamam mı? hiçbir şey yoktur. şarjının az olduğunu söylemişti bana. bitince de konuşmaya dalmıştır."

başka bir şey konuşmadılar, minho sadece başını kendi kendine sallayıp tamam ve peki gibi kelimeler sıraladıktan sonra üstüne düzgün bir şeyler giyerken yeji'yi aradı, telefon açıldığında ise minho'nun içi hem büyük bir rahatlama hem daha büyük bir stres içine girmişti.

lovers rockHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin