eğlenceler, rutinler

1.4K 226 77
                                    

konser günü. minho tabii ki seçilmişti dans gösterisi için, aslında bundan dans kulübündeki, minho dışında, kimsenin şüphesi yoktu. partneri olacak kişi ise kendisiyle aynı dönemden, sosyoloji okuyan ryujin idi. tabii ikisinin birlikte yaptığı pratiklerde anlaşılıyordu ki gerçekten ten uyumu gereken bir danstı bu, kimyaların uyuşması gerekiyordu çünkü gerçekten çok temas bulunduruyordu ve böyle bir dans ile karşınızdakine karşı duygu beslememek neredeyse imkansız hâle geliyordu.

tabii minho için bu durum kesinlikle böyle değildi, kendisi hyunjin ve jisung ile aynı eve taşındığından beri asla orada rahat edemiyordu. rahatsız olduğu şeyler vardı, mesela seungmin ile her hafta temizlik yapmaya çok alışmıştı ve bu evin bu kadar pis oluşu onu rahatsız ediyordu ama misafir olarak geldiği için arada bir tek başına az da olsa toparlamaya çalışmak dışında yapabileceği bir şey yoktu. seungmin ile sabah uyanınca yaptıkları ilk şey balkonda kahve içmekti mesela, bu ayrıldıkları güne kadar değişmemiş bir rutindi. ilişkinin son üç ayı hariç balkonda kahve içerler iken seungmin gördüğü saçma rüyaları dehşet içinde anlatırdı, her sabah anlatmaya daldıktan sonra kahvesinin çok sıcak olduğunu unutup kocaman bir yudum aldıktan sonra şikayet ederdi. kaldığı evde bu da yoktu.

bu örnekler sürdükçe de sürerdi zaten; seungmin ile izlediği belli kanallar, yan yana olan masalarında birlikte huzurlu bir sessizlik içinde çalışmaları, yağmurlu günlerde evde oluşan o mistik hava ve aniden yapılan bir kahve, buzdolabında seungmin'in dağınık bir el yazısıyla yazdığı alışveriş listesi, seungmin'in evde sigara kokusunu sevmemesi... şu an kaldığı eve adımını attığı an her şeyin eksikliğini çekiyordu.

seungmin de ondan farksız değildi. onun sesini unutmak için bolca müzik açıyordu, ilgilenmediği konularda bile bir sürü podcast dinliyordu. hatta iki gün önce temizlik yaptığı gün elindeki süpürgenin kablosunu çekerken aniden "şunu yerine koyar mısın?" diye seslenmiş, evdeki sessizlikten aldığı kabalık sonucu ise gözlerindeki yaşların parke zeminde parlaklık oluşturması belki üç saniye sürmüştü. o an her şeyi olduğu gibi bırakmış, akşama kadar balkonda sigara içmişti. minho'nun kendisinde bıraktığı en kötü şeydi bu sigara. onunla ilk kavgasını ettikten sonra balkonda minho'nun sigaralarından bir tanesini almıştı fakat bağımlı değildi, hatta içmeyi unutup haftalarca ağzına sürmediği de oluyordu ama o günlük evde sigara içilmez kuralı yok sayılmıştı, tüm küller yeni süpürülmüş halının üstüne, temiz koltukların üstüne dökülmüştü ve seungmin ilk defa bunu hiç umursamamıştı.

iki kişilik yatakta döne döne uyuyordu fakat yatak geceleri büyüdükçe büyüyor, kendisi de bir o kadar küçülüyordu. sabahları ise kendisini yatağın en köşesinde, hatta biraz daha kayda düşebilecek kadar ucunda buluyordu. odaya bakıyordu önce. minho o gün sahip olduğu sinirden dolayı olacak ki evde bir sürü eşya bırakmıştı. minho'nun yastığındaki koku da nerdeyse yok olmuştu.

daha ilk tanıştıkları zamanlarda seungmin'in, isminin baş harfini yazdığı, minho'nun bugüne kadar doldura doldura kullandığı kırmızı rüzgar çakmağı evde kalmıştı. minho'nun yeni başladığı yerçekiminin gökkuşağı adlı kitap çalışma masasının üstünde duruyordu. gardırobunun derinlerinde bir gömlek duruyordu, takı kutusunda karışmış duran yüzüklerden seungmin'e ait olanları da almıştı minho.

seungmin evde tek başına uyanınca dikkatini direkt bunlar çekiyordu. acaba bilerek mi unutmuştu bazı şeyleri diye düşünüyordu, bunları düşünerek yataktan kalkışı yarım saat erteleniyordu. gün içinde pek de denk gelmiyorlardı zaten, sadece iki ya da üç gün önce minho, onu bir piknik masasında tek başına karton bardaktan kahve içerken görmüştü. görmemişti aslında, onu o şekilde gördüğü gibi öylece durup bakmaya başlamıştı. seungmin'in soğuktan olacak ki burnunu çekişini, dik bir şekilde önündeki bardağa bakışını ve arada parmaklarıyla oynayışını uzun uzun izlemişti. yaklaşık on dakika sonra felix'in masaya oturması ile gitmişti oradan. felix de dikkat etmeye çalışıyordu, seungmin ile buluşurken genelde changbin'i getirmiyordu yanında ya da üç kişi oturduklarında ise kendisi seungmin'in yanına geçiyor, changbin'e arkadaşı gibi davranıyordu.

felix bir ara minho ile konuşmak istiyordu ne yaptığı, nasıl olduğu ile ilgili fakat changbin durduruyordu onu. minho ise dediği gibi changbin'e mesafe koymaya başlamıştı, zaten felix'i uyarmasında başlıca sebep de buydu. madem minho artık onunla görüşmek istemiyordu, felix de gidip ona halini hatrını sormayacaktı. changbin, bu konuda minho'nun düşündüğü gibi düşünmüyordu tabii. sık sık denk geliyorlardı ve minho sürekli tek başınaydı. changbin ise onu tek görünce madem arkadaşı yok, neden kendisini uzaklaştırdı diye düşünüyordu.

ama minho sadece sinirliydi. ilişkisinin bitmesinden, tüm rutininin baştan sona bozulmuş olmasından, yola daha çok para veriyor olmaktan sinirliydi. chan'ı, seungmin'den ziyade daha sık görüyordu ve daha da sinirlendiriyordu bu onu. bir gün kafede tek başına otururken chan biriyle arkasındaki masadaydı ve birkaç kez seungmin adını duymuştu onun ağzından fakat içerikle ilgili bir şey duyamamıştı minho. sinirine hakim olmak için de masa değiştirmişti hemen.

şimdi de konser alanında toplanmıştı bir sürü kişi. felix, bir ay önce istediği gibi en önlerde duruyordu changbin ve seungmin ile. zaten felix'in, seungmin'i ikna etmesi çok uzun sürmüştü buraya getirmek için. dans gösterisinde minho'nun çıkmayacağını düşünse de hareketli şeylere katılmak istemiyordu. oh, evet, bu üçlü minho'nun dansa çıkmayacağına adları kadar emindi. sonuçta bir yıllık bir ilişkiden çıkmıştı minho, seçilse bile kesinkes reddedecekti. felix zaten bunları telkin ederek ikna etmişti seungmin'i.

ta ki platformun ışıkları açılana ve minho'nun sert bakışları görünene kadar. seungmin'in gözleri o an sonuna kadar açıldı, felix'in ve changbin'in de. kıyafetler basitti, minho'da siyah kumaş bir pantolon, üstünde de incecik olduğu belli olan, uçuşan türden bir beyaz gömlek vardı. seungmin daha ne kadar çok hissedeceğini bilemiyordu, hareketli bir müzik ve loş ışıklandırma ile minho'nun vücut kıvrımlarını, ustaca kullandığı yüz ifadelerini görünce içinde oluşan o karın ağrısı tarif edilemezdi. sanırım acı çeken sadece benim, diye düşünüp daha da üzülmekle beraber minho'nun, dans gereği dahi olsa ryujin'in kalçasına yakın bölgelerden tutması ve belli yerlerde yüzlerinin fazlaca yakın olması kıskançlık da yaratmıştı üstünde.

minho ise o an kendini tamamen dansa adamıştı, ezbere bildiği hareketleri stres dahi olmadan yaparken sahneye çok bakmıyordu fakat seungmin'in şu an onu izliyor olma ihtimaline karşı önlere bakmaya çalışıyordu. ryujin'in elinden zarif bir şekilde tuttuğu ve onun daha çok hareket yaptığı kısımda ön kısımlara daha çok bakma fırsatı buldu ve biraz olanaksız gibi görülecek fakat kendisine bakan o umutsuz, bir o kadar da sinirli gözlerin sahibini görmüştü. nerede olduğunu biliyordu artık, dans devam ederken ve daha yakın temaslı hareketler yapılırken minho şans buldukça seungmin'e bakıyordu, zorunlu bir şekilde de yüz ifadesi bir o kadar sert, bir o kadar da cezbediciydi.

bu iddialı bakışlar karşısında seungmin'in yüzü daha da kızarıyordu sinirden. yanaklarını ısırıyordu, dişlerini sıkıyordu ve gözleri gittikçe kısılıyordu. minho deseniz düşünmüyordu bir şey, tüm odağı dansta olsa da seungmin'in bu bakışlarının altında ezilmek yerine ryujin'in belinden tutup onu kolları arasına alırken, kırmızı elbisesi içinde onu kaldırırken ve arada bir onunla göz teması kurup birbirlerine tehlikeli ifadelerle gülümserken gözleri bir türlü seungmin'i tekrar buluyordu.

dansın sonunda ise minho, ryujin'i kendisine çekmiş ve ryujin'in ince vücudu onun koluna dayanarak eğilmiş bir pozisyonda bitince izleyenler alkışlarken seungmin donakalmış bir şekilde ona bakmaya devam etti. nefes nefese kalmış minho ise sırtından akan teri hissediyordu bir yandan. son kez ve en uzun göz teması gerçekleşti. ikisi de birbirine türlü duygularla bakmayı asla bırakmadı.

dans bitti, ikili sahneden indi ve seungmin'in de tüm gücü tükendi. onun gidişini izlerken derin bir nefes aldı ve yanında iki saniyede bir öpüşen felix ve changbin'e bir şey söylemeden seyirciler arasından sıyrılarak geçtiği gibi evine doğru ilerlemeye başladı. gün onun için bitmişti.

lovers rockHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin