Hala elimde olan kutuyla bakışıyordum. Açmaya karar verdim. Oturma odasına geçip koltuğa oturdum ve kutuyu avcuma alıp biraz inceledim beyaz bir kutuydu hafifti. İçi boş gibiydi sanki ama bunu bana verdiğine göre birşey olmalıydı. Aslında aklımdan kolye,yüzük veya ona benzer birşey geçiyor.
Kutuyla aşk yaşamayı bırakıp açtım. İçinde kurumuş bir çiçek vardı sadece bir çiçek. Beyaz frezya çiçeği.
Umudu temsil eder. Çiçeği elime aldım altında bir not olduğunu farkettim. Aldım ve özenle katlanmış kağıdı açtım.
Sevgili Han Jisung'a
Eğer bu not eline geçtiyse umudunu kaybetmişsin demektir. Yapma jisung. Eğer sen umudunu kaybedersen herkes seni kaybeder. Hayatım boyunca hep seni tedavi ettirmeye uğraştım. İnsanların hayatlarında ol yanlarında ol istedim. Kendini görünmez yapma istedim. Bunu yapmanın tek yolu senin kendini kaybetmemenden geçiyor. Seni her zaman destekledim. Eğer bu notu okuyorsan çoktan bu hayattan gitmişimdir olum. Bu notu felixe verdim eğer seni tedaviye ikna etmişse ve sen umudunu kaybetmişsen sana vericekti. Sen benim öz oğlum değildin belki ama seni hiç ayırmadım Jisung umudunu kaybetme ve devam et ne hissettiğini biliyorum yanında kimse yok belki ama seni seven ve senin onlarla olmanı isteyen insanlar var. O insanlara arkanı dönme oğlum. Eğer vazgeçersen bu notu ve çiçeği sakla ve unuttuğunda tekrar oku. Sen özelsin oğlum kardeşine iyi bak ve onun yanında kal. Pes etme çünkü pes edersen kendine zarar verirsin. Yanlız bir hayat ne demek bilirim. Kendine bu eziyeti yaşatma... Bu senden son isteğim.
Sevgilerle
AnnenAnnemin bana not bıraktığını bilmiyordum. Hiç düşünmemiştim açıkcası. Notu katlayıp koyucaktım ki zil çaldı. Hemen notu ve çiçeği kutuya koydum ve kutuyu sehpaya bırakıp kapıya gittim.
Felix gelmişti.
"Selam ji."
"Selam."
"Hey nasılsın." Changbin hyungu farketmemiştim elinde bir paketle duryordu.
"İyiyim hyung sen."
İkisinde içeri geçerken kapıyı kapattım ve arkalarından ilerledim.
Changbin hyung paketi felixe verdi ve bana döndü.
"Minho gitti mi?"
"Evet yeni gitti neden?"
"Boşver oyun oynamak ister misin?"
"Olur."
Birşey dönüyordu ama ben anlamıyordum. Changbin hyung bir oyun açtı ve oynamaya başladık.
Yaklaşık yarım saat sonra ışıklar söndü ve elinde bir pasta ve üstünde birkaç mumla felix geldi.
Ah cidden bugün benim doğum günümdü.
Doğum günü şarkısını söyleyerek bana ilerleyen bir felix. O şarkıdan oldum olası nefret etmişimdir bence çok utandırıcı.
Önüme geldiğinde o lanet şarkıyı bırakıp konuştu.
"Dilek tutmayı unutma."
Dilek tuttum ve mumları üfledim.
"Ne diledin?"
"Dilekler söylenmez lixxie"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Agorafobi/Minsung
FanficBen korkardım dışarı çıkmaktan,bir yere gitmekten,insanlardan ... Hatta perdelerim bile kapalıdır benim inanları görmek bile istemem korkarım onlardan... Sen beni kurtardın Minho... [yan shipler:changlix,hyunin,chanmin]