Min Hanedanlığı'nın Veliaht Prens'i Min Yoongi o sezon evlenmekte kararlıdır. Güzelliği dillere destan Park Jimin ise onu çoktan reddettiğini bilmeden Veliaht Prens ile evleneceğinden kesinlikle emindir.
royal yoonmin 🌸 iki bin yirmi iki temmuzu
Bu bölüm bolcana yorum görmek istiyorum haberiniz olsun. Umarım keyifle okursunuz, öptüm hepinizi koskocaman. Yeni bölümde görüşürüz.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
🌙
Başkent Kendra Kraliçe'nin Gözdesi seçilmeden önce
Bunu nasıl başardığını anlayamadığım güzel omegam Park Jimin, her zamanki gibi bulunduğu ortamdaki herkesin dikkatlerini üzerine çekmişti. Onunla ilgili ne düşünürsem düşüneyim beni her seferinde öyle bir dumura uğratıyordu ki kurdum kıskançlık krizlerinden öfke nöbetlerine koşuyor, ben de bir yandan onunla mücadele ederek diğer yandan Jimin'in peşinde koşturmaya çalışıyor, en sonunda da elim kolum bağlı, öylece kaldığım yerde kalıyordum.
Şu anda küçük bir panayırın düzenlendiği sarayın bahçesine bakan teraslardan birinde durmuş, bütün kalabalığın arasından apaçık belli olan güzel omegamı izliyordum. Herkes daha az gösterişli sade kıyafetler giymeyi tercih etmişti tıpkı Jimin gibi fakat o binici çizmeleri, güzel kalçalarını sıkıca saran pantolonu ve bağlarını doğru dürüst bağlamaya gerek duymadığı ipekli beyaz gömleği ile insanların dönüp dönüp ona bakmasını sağlıyordu.
Birkaç tutam saçı rüzgarla sürekli havalanıp duruyor, yakasının açıklığından dolup gömleğini şişiriyor ve benim henüz tadına varamadığım teni fazlaca göz önüne çıkıyordu. Şükür ki bastırıcı kullandığından o nefis yasemin kokusunu başkaları alamıyordu. Onun kokusunu bilen biri olarak oldukça şanslıydım ama işin kötü yanı onu böyle izleyen tek alfa ben değildim, bahçede gezinen ve henüz bir omegaya karşı atakta bulunmamış bütün alfalar Jimin'in peşindeydi. Daha azını elbetteki beklemiyordum ama ben yukarıdayken ve ona yaklaşmayı denediğim her seferinde de bir bahane bulup avcumdan kayıp gitmesini de aynı şekilde beklemiyordum.
"Senin peşinde koşmanı istiyor." diye bik bik öttü Prens Seokjin'in sesi kafamın içinde, bunun elbette ki ben de farkındaydım, bunu anlamak için dahi olmaya gerek yoktu. Bütün omegalar istedikleri alfanın peşinden koşmasını isterdi, bunda şaşılacak bir şey yoktu ama Jimin'in yaptığı peşinden koşturmak bile değildi ki. Tanrı şahit ya, onun peşinde dönüp durmak, rotamı hep ona dönük tutmaktan bir an bile pişman olmazdım. Ama bu, nereye kadar böyle gidecekti ki? Park Jimin beni peşinden koşturmuyor, apaçık beni görmezden geliyordu.
Sezonun ilk akşamı verilen davette Seokjin ve Jungkook yüzünden Jimin'in yanına gitmeye fırsat bulamamıştım. Seokjin herkesin gözünün üzerimde olduğunu söyleyerek bana dikkatli olmamı, akıllıca hareket etmem gerektiğini itinayla hatırlatıp durmuş, beni pek de yalnız bırakmadığından onun yanına gitmeye fırsat bulamamıştım.
Açıkçası bunun için de büyük çabalar sarf ettiğim söylenemezdi, hala daha sabahki tavrını kendime yedirebilmiş değildim. Üstelik ilk günden bir tek ona ilgi göstermiş olmam elbette insanların dikkatinden kaçmamış, daha önce onun farkına varamayanlar varsa bile herkes Jimin'den haberdar olmuştu. Bu durumdan hoşlanmayan, Jimin'i kendisine fazlasıyla rakip olarak gören omegalar -ki Jimin'in rakipsiz olduğunu düşünememelerine şaşırmıştım- o gece biraz fazla bulduğum atılganlıkla benimle ilgilenmişler, ne zaman ona bir hamle yapsam yolumu kesmişlerdi.