&

266 11 2
                                    

"Onun yanındayken, mutlu hissediyorum, huzurlu."

"Başka?"

"Ne biliyim işte, vakit geçirmekten hoşlanıyorum, o da benimle vakit geçirmekten keyif alsın istiyorum."

Büge'yi süzerken dudaklarından dökülmüştü bu kısa ve öz cümleler. Ona karşı ne hissettiğini bilmese de, bir şeyler hissettiği kesindi. Bu durum Sasha'yı fazlasıyla korkutmuştu, çünkü daha önce kimseye kalbini açmamış, korunmasız kalmamıştı. Şimdi de isteği dışında açılıyordu Büge'ye. Kendini çok kez dizginlemeye çalışmış, başarılı olamamıştı.

"Başka?"

"Başka yok hadi barın arkasına insanlar gelecek şimdi"

Her zamanki gibi kestirip attı Sasha, daha fazla konuşmak istememişti. Cemre oflaya poflaya barın arkasına geçti, Sasha da barın önüne, Büge ve grubun yanına.

Çok geçmeden içeri birer ikişer insanlar doluşmaya başlamıştı, grupta sahneye çıkmış, çalmaya başlamıştı. Bu arada da Sasha ve Büge barda oturuyor, Cemre de barın arkasında, üçü birden sohbet ediyordu. 

Saat ilerlemiş, gece yarısına yaklaşmıştı. Büge lavaboya gitme bahanesiyle yanlarından kalkmıştı, Sasha ve Cemre kendi aralarında konuşuyorlardı.

"Bence senin ona karşı hislerin var"

"O sence ama Cemrecim"

"Bana yalan söyle tamam da, kendine söyleme."

"Tamam tamam öyledir eminim sen öyle diyorsan"

"Sasha ya! Beni bi' ciddiye al!"

"Aman tamam, alıyorum işte."

Onlar konuşurlarken sahnedeki ışıklar tek bir yere toplanmış, Sasha'nın çok tanıdığı bir melodi çalmaya başlamıştı gitarist. Kafasını kaldırıp sahneye baktığında görmeyi ummadığı bir manzarayla karşılaşmıştı Sasha; Tüm ışıklar Büge'ye dönmüş, elinde mikrofonla gitaristin çaldığı melodiye sallanarak eşlik ediyordu.

"Sarışın bir kaplan karışır
İçimin cam ormanına
Sanki bir yerlerden tanıdık
Dokunsam kanayacak tadı"

Cemre de tanıdık sesi duyunca kafasını kaldırdı, sahnedeki Büge'yi görünce bir o kadar şaşırmıştı.

"Hislerin tek taraflı değil anlaşılan patron."

Dedi Sasha'ya, onun pek duyacak mecali olmasa da. Gözlerini Büge'nin gözlerine kitlemiş, şaşkınlık ve neşe ile bakıyordu onun siyahtan koyularına.

"Delindi gökler şimdi huzur
Kayıyor dünya, altımızda buzu
Ne çıkar kopsa fırtınalar
Sarıldık sarmaşıklar gibi"

Sasha bir yandan Büge'yi dinlerken, bir yandan da sahneye doğru yavaş yavaş adım atıyordu. Mikserin yanından aldığı öbür mikrofonun sesini açtı, Büge'nin yanına atladı, ikisi bir ağızdan birbirlerine bakarak şarkının nakaratını söylemeye başladılar;

"Kendiliğinden bu kırılma
Bak yazıyorum beni baştan
Her neresinden avunuyorsa bu hâlim
Bir bakışına bin meftun
Bak yere indi deliliğim de bu firarla
Bir gülüşüne bin mahkûm"

Birbirlerinin gözlerine kilitlemişlerdi gözlerini, şarkı bitene ayırmadılar birbirlerinden bakışlarını. Müzik durduğunda kocaman bir alkış koptu, onlar da bir selamla indiler sahneden. İkisi de bara gidene kadar hiç konuşmamış, bar sandalyelerine oturduklarında bile sessizliği bozmamışlardı.

Sonunda Sasha bir şeyler söylemeye karar verdi;

"Daha sık şarkı söylemelisin, söylemeliyiz."

"Söylemeliyiz." 

Dedi Büge mırıldanırcasına, onunla sonsuza kadar şarkı söyleyebilirdi, hatta sonsuza kadar susabilirdi de, yeter ki yanında o olsundu. 

"Yukarı çıkmak ister misin, şarkı söyleriz?"

Gülümsedi Büge hayatında aldığı en masum teklife, hevesle kafasını sallayarak cevap verdi. Sasha barı Cemreye emanet etti, sonra Büge'nin bileğinden kavradı. Hafifçe çekiştirip oturduğu yerinden kaldırttı, ikisi beraber asansöre yöneldi. 

Asansöre bindiklerinde ikisi de sessizdi, Büge usulca düğmeye bastı, asansör arkalarından kapanırken kayda değecek şekilde yakınlardı. Bedenleri de ruhları da birbirleri için delicesine arzu duyarken kendileri bu duygularına hakim olmaya çalışıyordu. Büge Sasha'nın kesik nefeslerini dudaklarında hissedebiliyordu, ikisinin arasında beş santim var-yok arasıydı.

Sasha'nın ormanları alev alev yanıyor, Büge'nin üstünde gezdirirken baktığı yerleri yakıyordu. Büge'nin her zerresini süzüp, bakışları ile onun canını yakıyordu, Büge ise ona adeta daha fazlasıyla, teniyle, dudaklarıyla canını acıtmasını isteyen, yalvaran bakışlar atıyordu.  

Tenleri buluşmak için can atıyor, ikisinin de gözlerinin içinde saf arzu yatıyordu. Onlar da bu ilkel isteklerini zincirlemek için hatırı sayılacak derecede efor sarf ediyorlardı. Sabırlarının sınırı taşıyorken, bulundukları dışarıdan bakılınca çok yakın, onlara göre uzak olan pozisyonları asansörün ötmesi ile ortadan kesilmişti.

Birbirlerinin çekiminden ayrıldıktan sonra derin bir nefes aldı ikisi de asansörden dışarı adım atarken. Hayatlarının hem en uzun, hem de en kısa asansör yolculuğunu yaşamışlardı, ikisinin de birbirlerinden ayrıldıktan sonra nefeslerini düzenlemek için bir kaç dakikaya ihtiyaçları vardı.

Sasha Büge'den biraz ayrı kalma bahanesiyle barın arkasına geçti, Büge'nin ona getirdiği viskiden iki kadeh doldurdu gözlerini bardaklardan ayırmayarak. Büge ile göz göze gelmek istemiyordu, çünkü bu nefesinin düzenini bozup kalbini hızlandırmaktan başka bir şey yapmayacaktı.

Hazır hissettiği an barın arkasında saklandığı yerden çıkıp, Büge'nin yanına gitti, onun da ondan pek farkı yok gibi gözüküyordu, ve öyleydi de. Gülümseyerek elindeki viski kadehlerinden birini karşısındaki kadına uzattı. Büge de hiç itiraz etmeden aldı elinden, aslında viski pek sevmezdi fakat sabah Sasha'yla yaptığı anlaşma yüzünden içiyordu. Aslında ben sevmiyorum, başka bir şey ver bana derse Sasha ona sevdiği bir şey verirdi, biliyordu. Viskiyi o sevdiği için içiyordu.

Sasha az önceki gibi tekrar bileğinden kavradığında Büge irkildi, dokunuşu ile bileği ısırgan dalamış gibi yanmıştı, ve o ona daha fazla dokunması için tutuşuyordu.

Bu sefer de piyanonun yanına sürüklemişti Büge'yi Sasha. Piyanosuyla aynı renk oturağına oturmuş, bileğinden gevşekçe tuttuğu Büge'yi de çekip yanına düşürtmüştü. Az önce yaşadıkları masumluktan çok uzak olan, bir kaç saniye süren anın üzerine Sasha'nın ona böyle fevri davranması Büge'nin sınırlarını zorlamaktan başka bir şey yapmıyordu. 

"Ne çalayım, ne söylemek istersin?"

Yumuşak bir sesle sordu Sasha, az önce olanların aksine.

"Ne çalmak istersen çal, söylerim ben"

Dedi Büge büyük bir yudum aldıktan sonra, ona eşlik etme fikri daha güzel gelmişti bir şey seçmek yerine. Sasha uydu Büge'nin dediklerine, aklına ilk gelen tuşlara basıyor, araya süslemeler ekliyor, zaten mükemmel olan şarkıyı daha da mükemmel hale getiriyordu. Giriş yapmak için dudaklarını araladığı anda, Büge'nin sesini duymasıyla geri kapattı, sadece onun söylemesine izin verdi;

"Uzun, uzun, uzun, uzun bir koridor düşün
Adım, adım, adım, adım gittiğim bir vurgun
Kendimden ve senden
Başıma gelen en, en güzel şeylerden
Aklımdan, fikrimden
Zaten hiç yokmuşsun"

Onun parmaklarından çıkan melodi ile Büge'nin dudaklarından çıkan ezgi buluşunca, bu dünyadan olmayan bir kombinasyon çıkmıştı ortaya. İkisi de gözlerini kapatmış, kendilerini müziğe bırakmış, o şekilde çalıp-söylüyorlardı. İkinci kısım için Sasha da katılmıştı Büge'ye;

"Yavaş, yavaş, yavaş, yavaş gittiğimi düşün
Ağır, ağır, ağır, ağır eksilirken yükün
Omuzundan, göğsünden
Geride kalan en, en güzel günlerden
Sevgimden, ömrümden

Zaten hiç yokmuşsun.."

Zift ~sasbügHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin