"Sikeyim ya, özür dilerim. Bakıp geliyorum hemen"
"Sorun değil"
Dedi gülümseyerek Büge, Sasha telefonuna bakmaya giderken. Sasha'nın ondan yeterince uzaklaştığını gördüğünde dudaklarına dokunup kendi kendine sırıttı. Az önceki kendilerinden geçmiş şekilde öpüşmelerini her aklından geçirmesiyle tekrar sırıtıyordu.
Sasha telefonu kapattığında yüzünde rahatlık ile karışık hüzün vardı, Büge bir bakışla anlamıştı.
"Kötü bir şey mi oldu?"
"Babam, hastanedeymiş. Gelip veda etmemi söylediler."
Büge hiç bir şey demeden sardı kollarını Sasha'nın beline, sıkıca sarıldı ona. Sasha da bu harekete biraz şaşırsa da, o da sardı kollarını Büge'nin sırtına. Uzun zaman sonra ilk defa birine böyle sarılmıştı, belki de tek ihtiyacı olan şey buydu, sevildiği ve sevdiği biri tarafından sıkı, uzun ve samimi bir sarılma.
Sasha kafasını Büge'nin boynuna gömmüş, kokusunu içine çekiyor, şu anda alırken zorlandığı nefes yerine koyuyordu. Büge ise onu sıkıca sardığı ellerinden birini bırakmış, onun saçlarını okşuyordu.
"Gidelim hadi, yanında olacağım."
Sasha kafasını hiddetle kaldırdı aniden, kaşları çatık, olabildiğine sinirli bakıyordu karşısındaki kadının gözlerine. Ne kadar sertse çehresi, gözleri de bir o kadar kırgın bakıyordu Sasha'nın. Yüzüne istediği kadar hiddet, şiddet bürünse de, saklayamadı Büge'den gözlerindeki kırgınlığı.
"Asla olmaz! Umurumda değil, geberebilir."
Büge onun bu konuda neden bu kadar katı olduğunu bilmese de, irdeleyip yarasını deşmek istememişti. Belliydi babasının, onun canını çok yaktığı.
Sasha biraz sakinleyene kadar o şekilde sarıldı sıkıca Büge ona, sonra koltuğa oturttu.
"Bak, ne oldu aranızda bilmiyorum Sasha, ama çok geçmeden git. İlerde çok daha pişman olabilirsin. Affet onu."
"Asla! Affedilmeyi hak etmiyor. Gitmeyeceğim, zaten benim numaramı nerden buldu onu bile bilmiyorum."
"Zaten affetmek, affedilen kişi için yapılan bir eylem değildir ki. Affet ki artık ona karşı seni yiyen bitiren sinirin, kırgınlığın geçsin....."
Büge'nin uzun uzun konuşmasına bir saatin sonunda ikna olmuştu Sasha. İkisi beraber çıkmış, Sasha'nın motoruyla hastaneye gidiyorlardı. Hastaneye çok geçmeden vardılar, Sasha'nın 'baba'sının odasına geldiklerinde adamın zar zor nefes aldığını görünce Sasha'nın içine bir öküz oturmuştu. Evet, belki hiç bir zaman orda olmamıştı, orda olmayı istememişti, ama şimdi istese de olamazdı. Ve maalesef Sasha ona babasının bir gün orada onun için olacağını söyleyen içindeki küçük parçayı hiç bir zaman kesip atamamıştı.
"Nereden buldun numaramı?"
Yaşlı adam suratındaki oksijen maskesini indirdi titreyen elleriyle, zorlanarak, iniltilerle ittirdi kelimelerini boğazından.
"Kızım ben-"
"Kızım deme bana, sen, bana kızım deme hakkını beni bayıltasıya dövdüğün her gün tekrar tekrar kaybettin şerefsiz! Kızın falan değilim ben senin!"
Sasha da zorlanarak çıkartmıştı ağzından kelimeleri, ağlamamak için savaş veriyordu. Boğazındaki kelimelerin yarısı orada düğüm olmuş, gözlerine yaşlar dolmuştu.
"Sasha, özür dilerim. Biliyorum hiç bir anlam ifade etmiyor senin için, ama özür dilerim. Seni seviyorum."
Bu sefer de yumruğunu sıkmış, tırnaklarını etine geçirmişti hem sinirden, hem de ağlamamaya çalışmaktan. Tehditle salladı yumruğunu yaşlı adama doğru;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zift ~sasbüg
FanfictionSensin, kalbim değildir, böyle göğsüme vuran. -Hikaye diziden tamamen bağımsız ilerleyecektir.-