Sasha Mahkum'a girdiğinde mekanın tıklım tıkış dolu olduğunu gördü, Cemre yardımını istemekle haklıydı. Ceketini sıyırdı üstünden bara doğru ilerken, üstünde onun sahneye çıkmasını bekleyen kalabalığın gözlerini hissediyordu. Ceketiyle kaskını bıraktı hemen bara, Cemre de kendisinin uzaktan geldiğini gördüğünde ona bir kadeh doldurmuştu bile, onu kapıp sahneye attı kendini.
Uzun saatler süren resitalinden sonra felaket yorulmuştu, bir kaç gün temposu aksayınca hemen ipin ucunu kaçırıyordu. Başı ağrıyla zonklarken indi sahneden. Bar artık çok daha boştu, dinlenebileceği için seviniyordu.
Kendini bar sandalyelerinden birine bıraktı zorlukla, Cemre de fark etmişti onun ne kadar yorulduğunu fakat onu sorgulamadan duramazdı, çünkü bir kaç gündür ortalıklarda yoktu resmen Sasha. Onun boş bardağına son bir kadeh doldurdu, ihtiyacı olacağını biliyordu.
"Nerelerdeydin kaç gündür ya?"
Sasha Cemre'nin yeni doldurduğu içkisinden büyük bir yudum aldı, yarılamıştı bile bardağını. Gözlerini kapatıp derin bir of çekti, girdi hastaneden gelen aramadan, akşam yemeğinden çıktı. Cemre de bu sırada onu hayretle dinliyor, arada olaylara inanamadığına dair tepkiler veriyordu.
"Yok artık! Ölmeden önce mi aklına gelmiş?"
"Ne yaptın; ne yaptın?"
"NE? BARIŞ MI BASTI?"
"İnanamıyorum sana!"
"Ha bi' de üstüne yemeğe gittin!"
Sasha her şeyi anlatmayı bitirdi, bardağı ve enerjisi de bitmişti. Her ne kadar Cemre oturup olanları sabaha kadar konuşup üstünden geçmek istese de onun hiç hali yoktu. Uzun ısrarların sonucu müsaade alıp kalkabilmişti bardan.
Gözleri yarı açık kapalı şekilde bindi asansöre, asansör yukarı çıkarken bebeğine bir mesaj attı, onu özlemişti.
-Sana günaydın, bana iyi uykular
Uyanınca bana yaz, ha bir de
Özledim, çabuk gel.
Gönderildi 7.21
Büge'ye yazıp telefonunu bir kenara fırlattı, artık uyuyabilirdi. Birkaç günü koşuşturmalı ve yorucu geçmişti, 4-5 saat uyku alabilir miydi yorgunluğunu? Cevabın 'hayır' olduğunu bilse de denemeye değerdi. Kafasını yastığına gömüp gözlerini kapattı, kısa bir süre içinde uykuya dalmıştı bile.
--
Büge kalkar kalkmaz telefonuna attı elini, beklediği kişiden gelmişti mesaj. Heyecanla telefonu açıp yüzünde büyük bir gülümseme ile okudu sevdiğinden gelen mesajları. Mesajına cevap vermenin saçma olduğunu düşündü, nasıl olsa Sasha şu an uyuyordu, onun yerine direkt evine gitmek daha mantıklıydı.
Sabah kahvaltısı için bir kaç şey aldı yolda, Sasha'nın dolabının tam takır kuru bakır olduğunu biliyordu. Mahkum'un önüne geldiğinde vakit öğleni geçmişti, 'eğer Sasha dediği saatte yattıysa bu kadar uyku herhalde ona yeter' diye düşündü Büge.
Kapıdan girdi, hiç oyalanmadan asansöre yönelip üst katın düğmesine bastı. Dalgın dalgın asansörün aynasında kendini izledi ağır ağır yukarı çıkarken. Kısa sürede düştüğü aklının çukurundan asansörün ötmesi ile silkinip çıktı. Karnındaki minik kelebeklerin midesini bulandırmasına aldırış etmeden en büyük ve içten gülümsemesi ile çıktı asansörden.
Tahmin ettiği gibi sevdiği daha açmamıştı gözlerini, derin bir uykudaydı. İyi ki yedek anahtarı vermişti Sasha ona, yoksa kapıda kalırdı. Çünkü Sasha öyle derin uyuyordu ki, yanında top patlatsan uyanmazdı.
Büge onun derin uykusundan yararlanmaya karar verdi, Sasha uyurken o da hızlıca kahvaltılık bir şeyler hazırladı. Kurduğu küçük sofranın tamamlandığına kanaat getirdiğinde Sasha'nın yanına gitti, başucuna oturup saçlarını sevmeye başladı.
Saçlarını severken bir yandan ufak öpücükler konduruyor, bir yandan da ona sessizce mırıldanıyordu;
"Sasha, hadi uyan bak ben geldim"
"Hm? Beş dakika daha"
Onu uyandıracak şeyin ne olduğunu biliyordu Büge. Hiç düşünmeden yavaşça örtü sevdiğinin dudaklarını. Onun dudaklarının sıcaklığını hisseden Sasha ise gözlerini sonuna kadar açmış, beklemediği bu hamle karşısında hareketsiz kalmıştı.
"Sonunda uyanabildin"
"Günaydın"
"Günaydın, sevgilim"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zift ~sasbüg
FanfictionSensin, kalbim değildir, böyle göğsüme vuran. -Hikaye diziden tamamen bağımsız ilerleyecektir.-