/

294 15 6
                                    

*Şebnem Ferah'ın Bir Kalp Kırıldığında şarkısında "denizler kurur, toprak küser" ve "mavi renkten siyahlığa" der aslında. Ve Büge de Sasha da öyle dediğini çok iyi biliyordur. 

Gözlerini açtı ikisi de son cümleyi bir ağızdan söyledikten sonra, bakışları birbirlerini buldu. Kısa bir süre sessizlik içinde bakıştılar, asansördeki kadar yakınlaşmışlardı ve bu sefer onları ayıracak bir ses, kapıların açılması yoktu. Ya kendilerini çekip ayrılacaklardı birbirlerinden, ya da birbirlerini ilk gördükleri andan beri hayalini kurdukları an gerçek olacaktı.

İkisi de ne çekilmeye, ne de dudaklarını birleştirmeye meyilli değildi. Ne çekilecek, ne de öpüşebilecek cesarete sahip değillerdi. Sasha normalde asansörde ilk yakınlaştıkları anda yapardı hamlesini, ama bu sefer yapacak cesareti yoktu sanki, elinde olmayanı, daha tutamadan, kaçırmaktan korkuyordu. Bu kadın ona göre başkaları gibi değil, çok farklı, çok başkaydı. Gelmiş, ve onu değiştirmiş, içinde olan boşluğu sanki küçültmüştü. Ve Sasha, daha sevmesine, sevilmesine izin vermeden kalbinin, onu kaybetmek istemiyordu.

Büge ise zaten hiç bir zaman ilk adımı atan kişi olmamıştı, olamamıştı. Daha çok bekleyenlerdi, sonsuza kadar bu pozisyonda kalabilir, Sasha'nın dudaklarının dudaklarına değmesini bekleyebilirdi. Onu öpmeye cesareti olmasa da, onun dudakları, dokunuşları için yanıp tutuştuğunu inkar edemezdi. İki hafta kadar ondan ayrı kalmış, unutmaya, düşünmemeye çalışmış, ona rağmen hikayesine attığı bir mesajla kalkıp evine kadar gelmişti.  

Birbirleriyle beraber olmamaları için hiç bir somut dayanak olmasa bile, ikisi de birbirinden olabildiğince uzak kalmaya çalışmış, sonunda başarısız olmuşlardı ve ikisi de başarısız oldukları için çok mutluydu.

Sonunda Sasha, Büge'nin dudaklarından uzaklaştığında Büge hayal kırıklığı ile derin bir nefes verdi, öbür türlü bitmesini umuyordu bu yakınlaşmanın. Sasha da öbür türlüsünü umuyordu, fakat daha erken olduğuna kanaat getirmiş, vardığı karara kendisi de şaşırmadan edememişti. 

Sasha bu sefer de başka bir melodi çıkarttı parmaklarından, Büge bildiği melodiyi duyunca sırıttı, Sasha madem oyun oynamak istiyordu, o da oynardı. Sırası geldiğinde bu sefer gözlerini kapatmadan, yanında piyano çalan kadını izleyerek söyledi şarkısını Büge;

"Bir oyun oynayalım mı
Herkes açsın kalbini
Oyun oynayalım mı"

Sasha da Büge'nin bakışlarını hissettiğinde kafasını kaldırdı, şimdi zift ve orman buluşmuştu. Normalde bu ikisi berbat bir karışım olurdu, ziftin ormana dökülmesi için içindeki hayvanların evlerinden kovulması, ağaçların kesilmesi, kısaca ormanın öldürülmesi gerekirdi. Fakat Büge'nin zifti Sasha'nın ormanına zarar vermemeye söz vermişçesine bakıyordu. İncitemez, acıtamaz, ağaçlarını kesmez, canını yakmazdı.  

"Bir kalp kırıldığında
Ormanlar* kurur toprak küser
Denge kalmaz o dünyada"

Sasha'nın, Büge'nin gözlerindeki gözleri şaşkınlıkla parlayınca, Büge ona gülümsedi, ne yaptığını çok iyi biliyordu. Bir oyun oynanacaksa, iki kişi oynayacaktı ve Büge artık ikinci oyuncu olmamaya karar vermişti.

"Her kalp kırıldığında
Bir yerlerde yolculuk başlar
Yeşil* renkten siyahlığa
Her bir kalp kırıldığında"

Şarkı bitimine kadar ayırmadılar birbirlerinden gözlerini, bu sefer Sasha susmuş, sadece Büge söylemişti, şarkıyı evirip çevirip, ikisine uyarlayarak. Sasha da onun söyleyişini izlemiş, en çok da ona bakışlarını izlemişti.

Tuşların üstündeki ellerinden birini oturdukları "piyano taburesi"nin üzerine koydu, bedenini tamamen Büge'ye doğru çevirdi. Sasha'nın hareketlerindeki yavaşlık Büge'yi çıldırtıyordu. Aynı yavaşlıkla öbür elini kaldırıp Büge'nin yüzüne uzandı, biçimli parmakları ile kavradı çenesini nazikçe, baş parmağı ile dudaklarını okşadı. Gözlerini Büge'nin dolgun dudaklarından kuyu gözlerine çıkardı, onun da sabırsızlıkla dudaklarını süzdüğünü fark etti. 

Zift ~sasbügHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin