Gözlerimi perdeden sızan ışıklarla açtım. Yataktaydım. Gözlerimi ovuşturup oturma pozisyonuna geçtim. Aytaç'ın bana gösterdiği odadaydım. Odadan çıkıp hızlıca merdivenlere yöneldim. Seke seke merdivenlerden inerken ayağımı burkmamla ağzımdan ufak bir çığlık yükseldi. Dengemi kaybedip popomun üstüne düştüm. Çanak kırılacak diye ödüm koptu yalan yok. Sesimi duymasıyla Aytaç yanıma geldi.
"Noldu, iyi misin?"
Yüzümü buruşturup ona bakarken "Sence?"diyebildim.
"Gel ben yardım edeyim."diyip belimden tutup indirmeye başladı. Ama ben ayağımın üstüne basamıyordum.Ortaokuldayken birkaç defa ayak bileğim zedelenmişti. Biraz sakardım yalan yok ve bu yüzden sürekli canım yanıyordu. Ortaokul demişken aklıma 8.sınıfın ilk günü geldi. Selenle beraber hızlıca merdivenlerden iniyorduk. Biraz birbirimizi özlemenin heyecanı da vardı. Ordu'da Ağustos ayında fındık olur ve bu yüzden genelde birçok insan köyde olurdu. Biz de uzun bir süre buluşamazdık. Neyse işte ben merdivenden hızlıca inerken yine aynı böyle ayağım burkuldu ve düşmemek için yanımdan yukarı çıkan 5.sınıflardan bir çocuğun kafasından tutundum.
Evet baya bildiğiniz kafasını avuçladım çocuğun. Çocuk ayağımı burktuğumu anlamamış olsa gerek "Abla ne vuruyon ya?"dedi. Aklıma gelince yine gülesim geldi ama şu an hiç gülecek halde değilim maalesef.O olaydan önce de ayağım birkaç kez ciddi anlamda burkulup incinmişti. O olay da tuzu biberi oldu. Bütün gün yürüyememiştim ve ben kenarda acıdan ağlarken canım arkadaşım Selen bütün gün çocuğu taklit edip gülmüştü. O zamandan sonra ayağım burkulmaya çok müsaitti. Ama bayadır burkmamıştım.
Ben bunları düşünürken Aytaç çoktan beni koltuğa getirmişti. "Çok mu kötü bir bakayım."diyip bileğime eğildi.
Yavaşça dokunup bileğimi sağa sola çevirmeye başladı. O dokunduğu an ağzımdan yine bir çığlık koptu. "Baya incinmiş sanırım. Çatlak vardır belki ama kırık olduğunu sanmıyorum. Hem kırık olsa duramazsın."dedi.
Sinirle nefes verip yüzüne baktım."Aytaç sence ben şu an durabiliyor muyum Allah aşkına?"diye çemkirdim.Benim sesimle yüzünü buruşturup "Tamam cadı kızma, hadi doktora gidelim hemen."diyip yine belimden tuttu.
Bir iki adım atıp kendimi yere bıraktım. "Aytaç sen beni bırak git. Ben daha fazla dayanamıyorum burda oturup ölmeyi beklerim."dedim.
Güldü. "İyi tamam o zaman."diyip kapıya yöneldi. "Ohoo sen de çok meraklısın beni bırakıp gitmeye."dedim memnuniyetsizce.
Yanıma gelip"Seni bırakmam ben korkma." diyip yanağımdan makas aldı. Ben daha makasın şokunu atlatamamışken bu sefer de beni kucağına aldı. İçimdeki kelebekler kendini gösterirken ne yapacağımı bilemedim.
"Aytaç indir tamam ben hallederim."dedim mahçup olmuşça.
"Gördük baya da hallettin."diyip kapının önünde yere bıraktı.Gerçekten bırakacağını beklemiyordum. Sen de ne istediğine karar ver dediğinizi duyar gibiyim ama acıdan şu an kafam kesinlikle mantıklı çalışmıyor. Cebinden anahtarı çıkarıp beni tekrar kucağına aldı. Kapıyı kilitleyip arabaya bindirdi. Arka koltuğa bırakmıştı. Bagajdan da yastık getirip ayakkabılarımı çıkardı. Yastığı da ayağımın altına yerleştirdi. İlgisi acımı unutturuyordu sanki. Teşekkür edip kafamı cama yasladım.
O da hızlıca binip arabayı hastaneye sürdü.---
Hastaneden çıkıp yeniden arabaya bindik. Evet tahmin ettiğim gibi hafif çatlak vardı. Ayağımı alçıya aldılar. Elime de baston verdiler. Çok garip bir histi. Eczanenin önünde durduk. "Sen bekle burda ben kremlerini alıp geliyorum."dedi Aytaç.5 dakika sonra elinde eczane poşetiyle arabaya bindi. "Al bakalım."diyip poşeti uzattı.
"Aytaç sürekli sana yük oluyorum. Elimi yakmam, hastaneye gitmem şimdi de bu. Teşekkür ederim her şey için eve geçelim de gerisini ben hallederim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇOCUKLUK AŞKI
Teen FictionBir kalp düşünün ki katili uğruna her geçen gün daha da şehvetli atıyor. Bir kız düşünün kendisi büyürken içindeki aşkı da büyütmüş. Ve bir adam düşünün ki gözünün önünde onun için çabalayan kız hariç herkesi gören. Tanıdık geldi mi? Herkesin yürek...