"jungwon'uma
nihayet kalemimi elime alma şansım oldu. yeniden yazıyorum. bu yanlar öyle telaşlı ki , abim yerinde durmuyor. iki haftadır pazarda yaşlı bir kadının yanında çalışıyorum. hem kocasını kaybetmiş, hem de ilk aşkını. kocası uzun zaman önce savaşta ölmüş, ilk aşkı da intihar etmiş. kendimi öldürmek gibi şeyler yapmam. o adamdan feyz aldığımı düşünme, lütfen. bir hafta dolunca evinize vardım. kapı açıktı, girdim. tam çantamı koydum, kıyafetlerimi değiştiriyordum ki, birisi seslendi.
"dur bakalım, ne yapıyorsun?" dedi. orta boylu, cılız bir genç benim çalışma kıyafetlerim ile bana bakıyordu. "ben buranın yeni çalışanıyım. artık senin görevlerini üstleniyorum. evine dönebilirsin." dönemem demek istedim. çünkü evim beni terk etti. eve gitmek neden bu kadar mühim yürek sancım? ellerini bağlayıp gidiyordu. nasıl da hevesliydi, daha çok genç. o da bıkacak bir süre sonra. durmasını istedim. biraz konuştuk. isminin sunoo olduğunu, buraya kore'nin kuzeyinden geldiğini anlattı. güvenilir biri olduğunu düşündüm. hâlâ emin değilim. benim işten çıkarılmamı sen mi istedin? lütfen söyle, kırılmam. senin kararın sonuç olarak. sen neler yapıyorsun? uzun zaman sonra yazıyorum sana. hep aynı heyecan, aynı endişe var bende. ya kendimi sana kelimelerle ifade edemezsem diye düşünüyorum. sunoo'ya bahçenin sonundaki büyük şeftali ağacına iyi bakmasını söyledim. o taraflara doğru gidersen, mutlaka şeftali ağacımızı ziyaret et. ben bugün ettim. yaprakları dökülmeye başlamış, daha yazın ortasındayız. sanırım artık yaşlandı. kesilmesi lazım, diye düşünüyor sunoo. ama kesilmesinden razı değilim. tanrı da biliyor ya, o bizim aşkımızın tek tanığı.
sunghoon... o nasıl? sana iyi bakıyor, değil mi? yine çıkıp verandada kitap okumayı ihmal etme. sana anlattım mı bilmiyorum, sana aşık olduğumu sen verandada kitap okurken anlamıştım. güzel parmaklarının arasında kahve bardağı vardı. dikkatle kitabını okuyordun. bir süre seni inceledim. sonra sapık gibi gözükmek istemedim. o günlerde her saat seni düşünüyordum. ne kadar da hoş, hâlâ her saat seni düşünüyorum. bu sanırım hiç değişmeyecek. bende pazarcı kadına seni anlattım, bana bırak artık sevme dedi. ne kadar da kolay sanıyormuş meğer, kolay değil. hem de hiç.
yine çok konuşuyorum, kayıp şair yine kaybolmalı. esen kal ilkbaharım.
-jay park"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dear dreams - jaywon
Fanficnarları soracak olursan, evimin arka bahçesine bir ağaç ektim. bir nar ağacıydı. benimle bir olsun diye, ancak meyve vermedi. ilk yıl çiçekleri döküldü. iki yıldır doğru düzgün meyve vermiyor. bu yıl da pek sağlıklı değil, kesilmesi gerekiyor. onu k...