8 : teninde kırılır, bu siyah beyaz fırçalar

149 35 6
                                    

"park yang jungwon için,

yeni ismini gerçekten çok seviyorum. yang ile park çok uyumlu.

bugünkü şiirimi nasıl buldun? sunghoon'un aldığı şiirleri sana anında okuduğun biliyorum. bana hep seni anlatıyor, bana kendisinden bile daha çok tanıdığım kişi hakkında tanımlar ve bilgiler veriyor. bazen şiirlerin seninle neden bu kadar uyumlu olduğunu soruyor. biraz yalan söylemekten geri çekinmiyorum. hissediyorum, eşinin nasıl biri olduğuna dair bir görüş beliriyor kafamda diyorum. kim ölmüş birazcık yalandan. buna basbayağı inanıyor, heyecanla anlatmaya kaldığı yerden devam ediyor. onu dinliyormuş gibi yapıyorum. ne yapmalıyım? sen söyle.

aşığın olan kişi seni bana anlatırken can kulağı ile dinleyeyim mi? ah, yang jungwon. ne kadar hoş düşünmeye çalışsam da, unutma ben de bir insanım. kıskanıyorum, çocukça bir heves. onun senden bahsetmesini istemiyorum. onun senin hakkında konuşmasından nefret ediyorum.

bana sürekli çok tanıdık geldiğimi söylüyor. sanırım çocukluktan beni hatırlıyor. bazen sunghoon'dan üstün olduğumu düşünüyorum. tanrım, özür dilerim. anlarsın ya, ben senin kalbine sahip oldum. sen beni sevdin, birbirimizin diğer yarısı olduk. ama sunghoon sadece bedeninle yan yana. kalbin çok uzaklarda. senin kalbin benimle. ara sıra bu düşünce de saçma sapan geliyor.

bu beşinci mektup. beş seferdir bana dönüş yapmadın. unutmaya mı başladın jungwon? hatıraların siliniyor mu artık? silme jungwon, bununla savaşmak çok zor olur. bununla yaşamak ölüm olur güneşim.

biraz da abim hakkında konuşmak istiyorum. çünkü o da seni merak ediyor. bana sık sık seni soruyor. sadece bilmiyorum diyorum, bilemiyorum. abimin işleri bugünlerde çok iyi gidiyor. sunghoon babası ile bir iş yemeği bile yemiş. ikinci süt fabrikasını açmak üzere. üstelik evlendi. gerçekten çok iyi bir kadınla evlendi. birbirlerine çok aşık oldular. evde artık yanlız kalıyorum. abim beni evine davet etti ama gitmemeliyim. evimi terk edemem. yalnızlık bir senfoniye benziyor. yalnızlığın kendine has bir şarkısı var. bu şarkıyı kimse bilmiyor, ta ki yalnız kalana kadar. bu şarkıyı o kadar sık duymaya başlıyorsun ki aklında yer ediniyor.

her neyse, bunlar hiç dikkat çekmeyen konular. şiiri az çok anladın, biliyorum.

bir ağaç altında kalırken öksüz vecizeler,
kıvrılır gökyüzüne bu uçsuz lisanlar.
van gogh'un çığlıkları duyulurken sağır kulaklarda,
teninde kırılır bu siyah beyaz fırçalar.

gök ve ay iç içe durmalı,
varsın dursun.
her insan ölmeli,
ölmeli ki gökyüzü gibi sevebilsin.

bir dağ sırtına yaslanır gibi,
bir tanrıya sarılır gibi,
bir güneşe dokunur gibi,
sev der, tanrım.

griler karışacak içine eflatunların.
öpsün genç tanrıyı, bu aciz kul.
sonu bahara varacak sonbaharların.
ama her zaman ilk olacak, bu genç kan.

ölsem sevgilim,
ölsem yine severim seni.
yerle yeksan olan bir dağın,
gökyüzünü sevdiği gibi.

gerçekten seni çok düşünerek yazdım. bizi anlattım, anlatmaya çalıştım.

seni seviyorum, seni özlüyorum. jungwon lütfen bana fazla beni kendinden mahrum bırakma. en azından kalan günler için.

- jay park"

- jay park"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
dear dreams - jaywonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin