ICHI

140 11 1
                                    

Tekrardan gün içinde yaptığım yardımlardan birini yapmış ve karşılığında ödülümü almıştım.

Ailem yoktu ve beni büyüten hancının parasını kullanmak zoruma gidiyordu. Doğduğumdan beri benimle olan büyü gücüm sayesinde insanlara yardım ediyordum. Onlar da ellerinde olan şeyleri veriyordu.

Para, ekmek, kek gibi şeyler.

"Benimle gelmek ister misin?"

Benden çokça uzun olan kalın sesin sahibine bakmak için kafamı kaldırdım. Parlayan güneş yüzünden, kim olduğunu anlamıyordum.

Elimi yüzüme siper ederek ona bakmaya devam ettim.

"Seni güzel bir şekilde yaşatabilirim."

İyi giyimli bir adam olduğu belliydi. Kesinlikle bir aristokrat olmalıydı. Soylulara bulaşmak istemiyordum.

"Bana güvenmen zor olabilir. Sana yardım etmek istiyorum. Ben Andre Bourgeois."

Bourgeois mi? Halktan, fakir bir çocuk olabilirdim ama bu ismin ağırlığını bilmeyen yoktur.

Bu adam, Imparator Andre'ydi. Yutkundum.
Elimden tuttu ve onunla arabasına binmemi sağladı.

"M-majesteleri, affedin ama b-"

"İtiraz etmene gerek yok."

Neden beni yanına alıyordu? Onunla gitmek istemiyordum bile.

"P-peki ya hancı? En azından ona haber-"

"Ona söyledim bile."

Bu hiç hoşuma gitmemişti. Çok tedirgin olmuştum. Sanki ağlayacak gibiydim. O Imparator olabilirdi ama bu kaçırmakla eşdeğer bir durumdu. Korkuyordum.

Reddetme gibi bir lüksüm yoktu çünkü o Imparatordu.

"Kaç yaşındasın?"

Titrerken ve ellerimle oynarken kendime geldim.

"B-ben, 7 yaşındayım."

Dedim hafif kısık sesimle.

"Adın ne?"

"Ma-marinette."

Neden bunları soruyordu? Neden bu lüks arabadaydım?

"Seni yanıma almamın sebebi, kızıma arkadaşlık yapman için."

Prenses'e arkadaşlık yapmam için miydi? Benden daha iyilerini bulabilirdi. Prenses'in arkadaşı olmak isteyecek bir sürü soylu kız vardı.

"Marinette, kızımı memnun etmen yeterli. Yemek, kalacak bir oda ve temiz kıyafetler. Hepsini sağlayacağım."

Rüşvet karşılığında, kızının oyuncağı olmamı istiyordu.

Belki de bu iyi bir fırsattır. Bana yeterli olanaklar sağlaması yeterdi.

"Peki Majesteleri."

Saraya giden yola devam ederken bana baktığını hissediyordum.

"Gözlerin sıradışı. Halktan insanların gözleri yeşil değildir. Siyah saçlarınla uyum içindeler. Düşmüş bir aristokratın kızı mısın yoksa?"

Hayır anlamında kafamı salladım.

Saraya vardığımızda bir sürü çalışan Majestelerini karşıladı. Bana dönen gözler, beni kınıyordu.

"Bu kızın ihtiyaçlarını akşam yemeğine kadar karşılayın. Düzgün bir şekilde gelsin."

Birkaç kadınla birlikte sarayın etrafında dolaşıp içeri girdik. Önce beni banyo yaptırdılar, kıyafet giymemde yardımcı oldular.

The Wizard And The KnightHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin