Jisung her geçen gün yaptığı testlerin negatif sonucuna bakarken yine aynı görüntü ile karşılaştığında oflayıp testi çöpe firlattı ve ellerini yıkayıp banyodan çıktı. Hap kullanmayı bırakalı çok olmuştu, bugün şirkete o biraz geç gidecekti.
Okul vaktinde stajyer olarak geçse bile şimdi resmi bir şekilde mimar olarak orada çalışıyordu. "Neyse," deyip kendi kendini teselli etti. "En azından Minho yokken pozitif bir sonuç almadım."
Hala açık olan yatağı kapatıp dolabını açtı ve kıyafetlerinde gözlerini gezdirmeye başladı. Havalar hala sıcak olduğu için koyu gri geniş bir gömlek ve siyah kot bir şort giydi.
Minho'nun aldığı hilal kolyesini ve annesinin ona aldığı kelebekli kolyeyi istisnasız her gün takıyordu, siyah üçgen küpelerini de takmış sırt çantasını ve çizim yaptığı için eşyalarının olduğu büyük resim çantasını almış, evden çıkmıştı.
Kısa bir sürede şirkete geçti, asansöre binmiş dururken aniden kapılar açılınca Felix ile karşılaşmıştı. "Günaydın!" dedi Felix büyük gülümsemesi ile. Asansöre binip ineceği katın tuşuna bastı.
Jisung kıkırdayıp öpücük attı adeta gülümsemesi ile güller saçan arkadaşına. "Günaydın, dosyalar kimin?"
"Seungmin rica etti de onun için alıp geleyim dedim, işi başından aşkındı. Bu aralar gergin biraz biliyorsun, çok fazla şey yapmasın istedim. Biri yanlışlıkla a dese neden a dedin diye kızacak ama Seo Felix onun zaafı olduğu için kendimi tehlikeye attım, bana bir şey diyemez."
Cidden de öyleydi, kim olursa olsun Seungmin herkese karşı yeri geldiğinde sert olabiliyordu ama Felix'e asla bu yönünü gösteremiyordu. "Her neden gerginse umarım çabuk atlatır," dedi iç çekerek. "Hyunjin ile ilişkilerine yansıyor bu durum, Hyunjin de iyice gerilmiş ona bir şey anlamadığı için. Acaba evlenmediler diye mi böyleler bunlar ya?"
Felix gülerek omuzuna vurdu. "Hepi topu evli değiller ama evli gibiler, sanmıyorum. Öğreniriz yakında." Asansör durdu. "Ben kaçıyorum, öptüm bebeğim!"
"Me too!"
Jisung da ondan bir kat sonra inmiş, kendi odasına geçmişti. Eşyalarını bırakıp Minho'nun yanına geçmişti ki kapıyı çalıp içeri girdiğinde Minho ve Seungmin'i konuşur bir vaziyette bulmuştu.
"Selam," diyerek kaşlarını kaldırdığında Seungmin arkasını dönmüştü hızla. Minho eşine baktı. "Hoş geldin sevgilim, çok önemli değilse biraz sonra konuşalım mı?"
"Tabii tabii," dedi reddetmeden. Minho'ya gülümsedi. "Ben odamdayım."
Minho ona göz kırpınca gülüşü büyümüş, o odadan çıkarken de alfa karşısındaki kuzenine dönmüştü. Seungmin elindeki kağıda bakarken sinir bozukluğu ile gözünden akan yaşları sildi.
"Seungmin," dedi Minho alnının köşesini kaşıyarak. "Bak, boşu boşuna dert ediyorsun. Hyunjin'in bunu ben takacağını sanmıyorum, ona da danışmalısın tamam zor kabul ama gerçekten bence bu kadar kendini üzmene değmez."
Seungmin sinirle kağıdı elinde buruşturdu. "Minho o takmasa bile benim sinirim bozuluyor buna anlıyor musun, Hyunjin çok gamsız bir tip gibi dursa bile gerçekten çok düşünen biri. Ya ben tanıyorum onu, ben yanındayım, biliyorum sorun yok diyecek ama çok üzülecek sonra da ben üzülmeyeyim diye çabalayacak."
Minho sıkıntıyla ofladı, bu durumda ne dese bilmiyordu. Sözcüklerini seçmeye çalışırken "Yine de derdini onunla paylaşmalısın," dedi dürüst olarak. "Yoksa bu gerilim sana, ona ve size daha çok zarar verecek ve tepkilerini dürüst olarak vermesini söyle, bu şekilde gizlemez senden."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
star lost, minsung ✓
Fanfictionben kayıp bir yıldızdım, yerimi bulmamı sen sağladın.