Merabaaaa
Nasıl gidiyordöxldöxş
***
"Ben gidiyorum! Yarın randevum var!"
Jisung, elini kaldırmış arkadaşlarına bağırırken Chan ve Changbin onu onaylamış, Changbin "Dikkat et!" derken Hyunjin, "Bekle!" deyip ona seslenmişti. O bu sözle dururken Hyunjin de masanın üstünden telefonunu ve Changbin'in hırkasını alıp, "Aldım," diyerek bulundukları mekandan çıkmıştı.
Evdeki 'Changbin'in hırkaları' adlı bölüme bir hırka daha ekleyeceğine seviniyordu, Jisung da karanlık sokakta arkadaşını bekliyordu. Hyunjin giydiği hırkanın fermuarını çekip yanına vardığında beraber yürümeye başladılar.
Her Salı akşamı olduğu gibi Jisung, Chan ve Changbin üniversitenin yerinde sahne sergilemiş Hyunjin de gururlu anne edasıyla arkadaşlarını izlemişti. "Harbiden Minho ile mi buluşacaksın?" dedi yanında yürüyen minik arkadaşına.
Jisung kafa salladı. "Ben de şaşırdım, yani annemin arkadaşının çocuğu olduğunu biliyordum da iki kadının da bizi evlendirme vaadi ile buluşturacağını tahmin etmiyordum."
"Hoşuna gitmezse bana ayarla."
Jisung gülerek uzun boyluya baktı. "Senin alfalar ile alıp veremediğin ne? Varlığına ihanet ediyorsun."
"Çok haşmetliler," dedi Hyunjin reddetmeden gülüp. "Bir size bak, bir de alfalara. Haşmetlilik akıyor, Changbin ve Chan hyung yüz vermeyince kendime başka alfa adayları bakmaya başladım. Alfalar beraber olamaz diye bir şey mi var? Yoo."
"Haklı adamlar seni reddetmekte, yüz bulunca kucağına çıkıp öpmeye çalışıyorsun pis. Dua et sana kalkmıyor, ama omega olsa... Ay, düşünmek istemiyorum! Changbin hyung ve Chan hyungu böyle görmek istemiyorum!"
"Çık hayal dünyasından! Kafana tüküreyim Ji!"
Hyunjin, panikle arkadaşını sallamaya başladığında Jisung kahkaha atarak onu itttirmiş, hayal ettiği görüntüleri hızla kafasından silmek için başını sallamıştı. Oh, bir gün Changbin ve Chan'ın sevgililerinin olacağını hayal edemiyordu.
Işıkların aydınlattığı yolda iki arkadaş güle oynaya yürürlerken Jisung, evlerinin önüne geldiği zaman parmak uçlarında yükselerek "Bıraktığın için teşekkürler alfam," diye dalga geçmiş Hyunjin de hiç ödün vermeden burun kıvırmıştı. "Ne demek ne demek."
Ardından arkasını döndüğü gibi hemen yolun karşısındaki evine girip el sallamıştı. Jisung kahkaha atarak elindeki anahtarla içeriye girdi. Hyunjin ile evleri karşı karşıyaydı, bu yüzden ne zaman beraber gelseler bu şakayı yapmadan bırakmıyordu.
Annesinin uyuduğunu görünce üstünü örtmüş, ardından da pijamalarını giyerek televizyon karşısına uzanmıştı.
Yarın onu önemli bir randevu bekliyordu çünkü.
Telefonun alarmı ile sabah kalkarken boy aynasındaki görüntüsüne baktı. "Hazırlanmalısın Ji." deyip yumruk yaparak elini kaldırmış sonra da kaldırdığı yumruğu ile gözünü ovuşturarak banyoya girmişti.
Kısa bir duşun ardından hep yaptığı gibi okula gitmeden önce makyajını yapmış, kendini güzel hissedene kadar hazırlanıp öyle çıkmıştı evden. Ders bittikten sonra da annesinin dediği kafeye gidecekti.
Aslında Minho ile aynı okulda olduklarını biliyordu, birkaç kere de karşılaşmışlardı çünkü onun Felixler ile yakın olduğunu görmüştü ama hiçbir muhabbetleri geçmemişti bu yüzden tam olarak nasıl biri bilmiyordu.
Okula geçtiği gibi derse girerken gözleri yine en önde oturan Felix'i buldu dersinin ortasında, salladığı diziyle gözlerini ellerine dikti. Tanıdık olmayan o kadar kişiyi kolayca reddebilmişti ama şimdi annesinin de yakın arkadaşı vardı devrede, bu yüzden istemsiz bir şekilde gerilmişti.