3.1: mutlu günlere geçiş yapmak

61 16 15
                                    

31: mutlu günlere geçiş yapmak

"Kısa bir tatile ne dersiniz?" Jihoon sağ kolunu omzuma atarken kısaca omuz silkip önümdeki keki yemeye devam etmiştim, Mirae ise anında onay vermişti.

"Birkaç güne kar yağarmış, acaba bir dağ evine falan mı gitsek?"

"Bizim dağ evimiz mi var kızım?"

"Kiralanıyor diye duydum." diye mırıldandım, o sırada Mirae konuşmaya devam etti ve telefonuma üstten bir bildirim düştü.

yoshinori:

yanına geleyim mi

Gülümsedim sadece. Gelebileceğini bildiği halde sorması hoşuma gitmişti. Aramızda hiçbir sınır kalmadığını kendi ağzımla ona söylemiştim ve yaklaşık üç dört gün olmuştu, bunu biliyordu. Belki de hoşuma gittiğini bildiği için yapıyordu.

kayra:

soruyor musun bir de?

gel, plan yapıyoruz biz de.

yoshinori:

ne planı?

kayra:

tatil :D

Mesajıma görüldü yemem saniyeler bile sürmedi. Kafeteryadan içeri elinde sallanan çantası ve kabarık saçlarıyla Yoshinori girdiğinde yanıma gelmişti. Mirae bize sırıtarak bakarken Jihoon ayağa kalkmıştı bile. Yoshinori beni öpmek için uzanmıştı ki Jihoon onu itmişti.

"N'apıyorsun lan?"

"Jihoon, çıkıyoruz biz. Bırak şu çocuğu."

"Awww, tatile çiftler olarak mı gitsek?"
Jihoon geri çekilince ve Yoshinori bana sıkıca sarılırken gülümsemeden edemedim. Jihoon kararlarıma zaten karışmazdı, bunu biliyordum. Ama ondan daha önemlisi şimdi sarıldığım kişiydi. Kalbimin attığını hissediyordum.

Birisi için attığını biliyordum. Hissediyordum. Varlığı zihnimi işgal ediyordu ve alışkın olmadığım bu dolgunluk hissi beni sadece mutlu ediyordu. Bu duyguyu ölene kadar hissetmek, hatta ölmemek istiyordum. Bu sayede hissetmeye devam edebilirdim. Benim için çarpan bir kalp olduğunu bilerek rahatça uyuyabilirdim.

"Seni özledim." Yoshinori kimsenin duymayacağı şekilde kulağıma mırıldanarak konuşurken iki eli de belimde geziniyordu. Parmak ucumda kalarak başımı omzuna yaslamaya devam ettim, kulağına sadece ben de demekle yetinebilmiştim.

"Bir dağ kiralayıp gidelim diyorum, haftaya tatilimiz başlıyor zaten. İki üç gece gider geliriz."

"Benlik sıkıntı yok." dedi Yoshinori yanımdaki sandalyeye otururken. Bana baktı ve gülümsedi. "Aynı odada kalırsak tabi."

"Çüş ulan." Jihoon kendi kendine konuşurken güldüm. Yoshinori istiyorsa gidecektim. Ama açıkçası gidesim yoktu. Hevesim de yoktu. Sanki bir şey beni geri çekiyordu.

"O zaman ben ayarlarım birkaç şey. Yine haberleşiriz." Mirae telefonunu çıkarıp konuştu ve saçlarını geriye atıp birilerini aramaya başladı. Jihoon önündeki tostu yerken ben de ayağa kalktım. Yoshinori de benimle beraber ayağa kalktı, dersimize gitmeliydik.

"Görüşürüz Jihoon." Jihoon bizim hakkımızda konuşmak istememişti anlaşılan, el sallarken çantamı koluma taktım ve Yoshinori'nin elini tutarak onu peşimden sürüklemeye başladım.

"Nereye?" Yoshinori'nin sabah kalktığı gibi geldiği belliydi saçlarından, üstelik lavanta kokuyordu ve içim hoş olmuştu. Dağ evi falan umrumda değildi, sadece ona sarılmak ve saçlarını karıştırmak istiyordum. Onu koridorun en uç köşesine çekip parmaklarım ucunda çıktım ve kollarımı boynuna sardım.

"Beni şaşırtıyorsun."

"Sus." dedim kafasına hafifçe vurmadan hemen önce. Yoshinori güldü ve belime sarıldı. Sanırım yanlış bir dilek dilemiştim. Yapmamam gerekiyordu.

Yoshinori'nin saçlarını karıştırırken ne kadar huzurlu hissettiğimi tarif edemezdim. Birini sevmek ve onun için yaşamak böyle bir şeydi sanırım.

Yaşamak istemek böyle bir şeydi.

31

roxanneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin