2.1: duymaya alıştığım şeyler

100 18 8
                                    

21: duymaya alıştığım şeyler

Öleceğimi biliyordum.

Aslında herkes ölecekti ama ben çok daha erken ölecektim. Belki de bu yüzden, belki de bu düşünceyi kafama oturttuğum için kimseyle ilişki kurmamakta bu kadar ısrarcıydım. Çünkü insanlar umursamaz ve sahteydi.

Değerim sadece başıma bir şey geldiğinde anlaşılıyordu. Çünkü kimse gerçek değildi ve kimse seni gerçekten umursamazdı.

''Delireceğim, neden uyanmıyor bu kız?''

Bu sesi en son on gün önce duyduğuma emindim. Gözlerimi yavaşça açarken hissettiğim ilk şey vücudumdaki kablolardı ve serum kokusu midemi bulandırmıştı. Başımı sola çevirip yanı başımdaki oğlana, sonra da yanındaki kıza baktım. Gülse miydim acaba?

''Sonunda.'' Jihoon sağ elini saçlarıma getirip okşarken ona gülümsemeye çalıştım, Mirae ise dümdüz duran ifadesi ile bana bakmaya devam ediyordu. Gülümsedim ve çenemle onu işaret ettim Jihoon'a. ''Hey, bu kız kim?''

''Yah, Seo Kayra. Dayak mı istiyorsun?'' Mirae konuştuğunda sesi titriyordu, aslında ne kadar korktuğunu biliyordum. Ancak yaşıyordum işte, lanet olsun ki. Yoshinori ise ortalıkta yoktu, umarım yaşadığım apartmanda kalıp komşu teyzelerle beni çekiştirmiyordu.

''Ne o? Öldüğümde mi değerimi anlayıp yanıma geldin?''

Mirae'nin gözleri daha fazla dolarken sinirini alamamış olacak ki hızla bacağıma vurdu. ''ÖLÜM HAKKINDA KONUŞMA!''

Ona gülümsedim ve başımı geriye yasladım. Vücudumdaki bu uzun kablolar ve iğrenç mavi kıyafet midemi bulandırıyordu. ''Gitmek istiyorum.'' diye konuştum Jihoon'a. Hızlıca başını iki yana salladı. ''Hayır, tüm testler sonuçlanana kadar buradayız.''

''Malum şahıs geldi mi?'' dedim gözlerimi kaçırarak. Ölüm döşeğindeyken bile onu düşünüyordum, gerçekten ya kafayı yemiştim ya da sadece aptaldım. Jihoon'un kaşları çatılır gibi oldu ama ifadesini düzeltti. ''Şey,'' dedim yutkunup.

''Umursamaz herif var ya, Mirae'nin pezevenk dediği. Gamsız pezevenk olan.'' 

Jihoon sözlerime güldü ve başını iki yana salladı, ona karşı ilk defa bu kadar sinirli hissediyordum. Ne hissettiğimi bilmediğim için kendime, tamamen gamsız olduğu için ona sinirliydim. Kısacası sinirliydim ve o yanıma bile gelmemişti. Jihoon'un olaylardan nasıl haberinin olduğundan da haberim yoktu ama sormayacaktım. Şu an sadece eve gitmeye odaklanmalıydım.

''Jihoon, ben gerçekten iyiyim. Küçük bir-''

''Küçük bir atak demeyeceksin umarım, ne kadar tehlikeli olduğunu biliyorsun.'' Omuz silktim, bu sefer gamsız bir pezevenk gibi davranan bendim ama umrumda da değildi, yaşamayı ben istememiştim. 

Mirae karnımı doyurduktan ve Jihoon'la birazcık sohbet ettikten sonra doktor gelmişti. Ne dediğini elbette dinlememiştim çünkü ne dediğini biliyordum, kafamı şişirmeye gerek yoktu. Sadece gitmek ve uyumak istiyordum. 

Mirae doktordan sonra her zamanki gibi dolu gözlerle, Jihoon da stresten bacaklarını sallamaktan bir hal olmuş bir şekilde hazırlanıp formları doldururken ve hastaneden çıkarken sadece yorgundum. Gitmek ve uyumak, bir daha da uyanmamak istiyordum.

Sadece istiyordum ama elime geçen hiçbir şey yoktu.

21

siz yorum yapmamak ben huzunlenwek

roxanneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin