-3-

76 14 23
                                    


"Sen kesinlikle dayak istiyorsun. Çabuk salona gel!" diyen Aereum' un suratı sinirden buruşmuştu. Çizgi filmlerdeki, ağzından ateş ve sonrasında burnundan duman çıkaran ejderhalara benziyordu ve bu düşünce de bir yerde Jisung'a komik geliyordu. Lakin gülmesi mümkün değildi. Zira annesini zaten çok sinirlendirmişti ve bir de gülerek üzerine eklenti yapmak istemiyordu.

Ancak bu, istemediği bir şeyi sırf daha fazla sinirlenmesin diye kabul edeceği anlamına da gelmiyordu.

Omuzlarını hızlı hızlı birkaç defa silkti, "Bana ne işte, bana ne! Gelmeyeceğim!" 

Küçük dudaklarını sıkıca birbirine bastırmış ve ince, pek belirgin olmayan kaşlarını da alnının ortasına doğru kaldırmıştı. İki kaşının ortasında, pürüzsüz yüzünü geri plana atan derin bir çizgi vardı ve buruşturduğu kırmızı yüzüyle epey tuhaf görünüyordu.

Ae Reum ellerini beline yerleştirip kaşlarını kaldırırken, "Ya, öyle mi?" diye sordu. Olabildiğince tehditkâr davranmaya çalışıyordu zira Jisung'ın pek laftan anladığı falan yoktu, "O zaman teyzeni arayalım da o da bu akşam buraya gelmesin."

Bu cümleyle birlikte Jisung'ın kararlı ifadesi çok çabuk sekteye uğradı. Kaşları yavaşça gevşerken yumruk yaptığı elleri de çözüldü, hırsla sıktığı dudakları öne doğru büzüldü.

İlk başta kararı kesindi. Asla ama asla salona gitmek gibi bir düşüncesi yoktu ve bundan sebep de ısrar eden annesini inatla reddediyordu. Bu onun için çok kolaydı. Annesi (veya bir başkası, fark etmez) ondan bir şey isterdi ve o da kolaylıkla reddederdi. Eğer bir şeyi yapmak istemiyorsa kesinlikle yapmazdı.

Ancak bu sefer, tehdit konusunda her geçen gün daha da abartan annesi gözünü yeterince korkutmuştu. Teyzesi hayatındaki en önemli insanlardan biriydi. Her gelişinde ona oyuncaklar ve çikolatalar getiriyor, oyunlar oynuyor, Jisung'ın istediği gibi sohbet ediyordu ve hiç şüphesiz Jisung'ın en büyük destekçilerinden biriydi. Olur da Jisung asi davranacak ve birilerine karşı çıkacak olursa, ona yandaş olurdu. Ya da Jisung biriyle bir sorun yaşadığında, onu savunmak üzere anında duruma el atardı.

Dolayısıyla onu çok fazla seviyor olması da epey doğaldı. Haftada en az iki kez evlerine uğrayan teyzesiyle geçirdiği keyifli zamanlar kıymetliydi.

Ancak Aereum bu defa büyük oynuyordu.

Böylelikle, Jisung küçük omuzlarını düşürdü, teyzesi gelmediği takdirde özellikle annesinin görebileceği bir noktada uzun uzun ağlama düşüncelerine kapılmışken, ne olursa olsun buna katlanamayacağını fark ederek, "Tamam," diye, neredeyse duyulmayan bir sesle onayladı.

Aereum kafasını öne uzattı, "Efendim? Duyamadım, bir daha söyle."

Jisung, yeniden 'tamam' demeden önce annesine sinirli sinirli baktı ve sonrasında çıplak ayaklarını parkenin üzerinde şapırdatarak, hızlı ve sert adımlarla odayı terk etti.

Salona vardığında içeriye girmeden önce bir müddet görünmeyen bir noktada bekledi. Öğlen haberlerini sunan kadın spiker dışında kimseden çıt çıkmıyordu. Dışarıda oyun oynayan çocukların bağırtısı açık balkon sayesinde duyuluyor ve Jisung'ın sinirini bozuyordu.

Annesinin  gözünün önünü kapatmasın diye yarısını  tepede toplayıp, geri kalanını salık bıraktığı kahverengi uzun saçlarını savurdu, gözlerini devirdi ve oflayarak salona girdi. Tabii ki, zorla buraya getirilme sebebi bir hafta içerisinde görüştükleri dört günde de olduğu gibi annesinin hemen yanına oturmuş, bacaklarını ileri geri yavaşça sallarken salonun kapısını gözlüyordu.

Jisung ikinci defa gözlerini devirmek zorunda kaldı.

Chan tuhaf biriydi. Gereksiz derecede usluydu. Çoğu zaman annesinin eteklerinden ayrılmıyor, elini sıkı sıkı tutuyordu.

Bir yanım uzaklaş, bir yanım koş derdi |ChanSungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin