Umudun şafağı

131 38 23
                                    


"Tek bir umut kalbin diğer kalbe dokunmasıdır."

Her birimiz umutlardan doğmuştuk aslında. Annemizin karnındayken mutluyduk. Çünkü her şey önümüzdeydi. Seçim yapmak zorunda değildik. Şimdi ise seçim zorunluydu. Hayat öyle bir boşluktu ki bazen seni en aşağıya çekerdi. Bazen de yukarıya çıkarırdı. İşte ben onun gözlerine baktığımda tam anlamıyla yukarıya çıkıyor, ama ona dokunamıyordum. Altay bana ettiği laflar onu aklımdan çıkarmalıydım. Buradaki insanlar ölüydü. Ama ruhen bedenen değil. Yine de ayakta kalmaya çalışıyorlardı. Gerçek olan buydu işte. Gerçek güç en güçsüz olduğun anda gelirdi. Kelimelerin gücü hafif değildi. Sürekli kendinize mutlu olduğunuzu söyleyip bir süre sonra buna inanabilirdiniz. Kafama koymuştum buradan çıktığımda Ayvazla gidecektim. Eğer beni gerçekten seviyorsa. Peki dokunamayan bir erkek nasıl sevebilirdi? İşte Ayvaz bunun cevabıydı. Çünkü sevgi fiziksel değil ruhaniydi. Umarım o da iyileşirdi.

"Ne o kara kara ne düşünüyorsun?" Aslında neyi düşündüğümü biliyorlardı.

"Yine Ayvaz mı?"

"Evet."

"Bu da ne be?" Dedi bir kız bende yanına gittim. Yerde bir kağıt duruyordu.

"Unutma Anka benim nefes alma nedenimsin. Sana dokunamam ama seni sevebilirim." Kalbim titremişti. Bunlar ne güzel kelimelerdi ilk kez duymuştum. İşte Ayvaz tam olarak böyle biriydi. Doğal korkusuz ve romantik.

"Hadi bahçe vakti." Her birimiz merdivenden inip dışarı çıktığımızda nefes aldık. Gözlerimiz hemen gökyüzüne gitti. Bazen orada olmak isterdik. Artık bir Ankaydım ben korkusuz tıpkı Ayvaz gibi. Beni yine o bankta bekliyordu. Elinde bir defter vardı.  Gözlerini bana dikti. Sanki gözleri benim var olmam için uğraş veriyordu. Cansızdı bu gözler ama bir o kadar da parlak. Nasıl desem garip ama güzel.

"Seni çizdim tüm gün. Ama sanki gözlerin yeterince parlamadı." Diyordu. Bende tebessüm ettim ona. Elini elinin üzerine koydum tepki vermedi. İrkilmesi gerekmez miydi?

"Senin bana zarar vermeyeceğini biliyorum Anka asla korkmam senden." Elimi çektim. Ama söylediği sözlerin hala etkisinde kalıyordum. Zihnim ona bağlıydı sanki. Onun ağzından çıkan sözcükleri kendime Umut salıncağı gibi bağlamıştım.

"Şaşırdım ama biliyordum." Dedim kısaca o da gülümsedi. Gülümseyince yüzünde gamzeler çıkıyor yüzünün tüm cansızlığı gidiyordu. Dudakları sanırım oraya hiç bakmamıştım çünkü utanıyordum. Dudakları küçüktü. Gözlerine nazaran onlar sağlıklıydı. Ama ufak tefek yaralar vardı. Yine de önemli değildi. Yaralı olan her ruhu severdim ben. Onlar gerçekti.

"Notunu okudum çok güzeldi."

"Beğenmene sevindim." Gözleriyle gülümsemişti. Cidden mutlu olmuştu. Zaten onu mutlu etmeye bazı şeyleri yenmesine yardımcı olmak istiyordum.

"Gidiyoruz kızlar toplanın bakalım." Her birimiz birbirimizin peşinden arka arkaya yürüdük ve hastaneye girdik. Sonra her zamanki gibi televizyondan klip izliyorlardı. Bense kitaplara gömülmüştüm. Eski yırtık bir kitap vermişlerdi bana. Onunla idare ediyordum. Tüm gün bende Ayvazı düşünüp gülümsüyordum. Burada garipsenmiyordu bu. Zaten elimde olmadan oluyordu.

Şimdi ise insanların yakınları gelecek ve onlarla görüşeceklerdi. Hızlıca annemin yanına gittim.

"Kızım beni dinle lütfen." Şimdi ona ne diyecektim ki.

Anka UMUT SERİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin