eve girdiğimiz gibi jiwon'a yemek hazırlamıştım.
jay kenarıda beni izlerken işim zorlaşıyordu ama jiwon'un yediklerini hazırlamamla bu zorluk ortadan kalkmıştı. o jiwon'a yemek yedirirken bize yemek hazırlamam daha kolay olmuştu.
"ben kocaman kek istiyorum"
kollarını iki açıp gösterdiğinde yemeği bittiği için sandalyesinden kaldırmıştım.
"kollarınla gösterdiğin kadar pastayı yiyebilecek misin?"
kafasını salladığında "almaya gidelim mi o zaman" dediğimde kahkaha atarak el çırpmıştı.
"isterseniz beraber yapalım?" jay ikimizi böldüğünde bu demek oluyordu ki onunla daha fazla zaman geçirecektik.
jiwon ise kucağımdan inmek isteyince paytak adımlarla jay'in dibine girmiş minik eliyle jay'in parmağını tutmuştu.
jay'in kolunu sallarken mızıldanmıştı. "baba hadi..." bu kabul ettiğini gösterirken ben ise gerekli malzemelere bakmamın daha doğru olduğunu düşünmüştüm.
"yumurta ve meyve eksik. son meyveleri bugün jiwon'un kahvaltısına koydum. onun dışında her şey var" demiştim.
"meyveli mi yapacağız?"
"jiwon'un çikolataya alerjisi var jay" sert bir şekilde onu reddettiğimde durgunlaşmıştı.
"özür dilerim"
"geçti mi?"
"ne"
"özür dileyince geçti mi diyorum. her zaman böyle yapıyorsun"
"jungwon-"
"ne jungwon NE?" elde olmadan sinirle ona bağırdığımda jiwon dudak büzmüştü.
"bebeğim yanlışlıkla oldu tamam mı? hadi sana çilek almaya gidelim" jiwon'un ağlamasını engellemek için kucağıma alıp eğlendirmeye çalıştığımda keyfi yerine gelmişti.
keşke çocuklar gibi saniyesinde olanları unutabilseydim.
"özür dilerim tekrardan"
sinirle ona yaklaşıp kulağına fısıldamıştım.
"konuşmasan daha iyi olacak. sana şu an sinirlenmekten başka bir şey yapamayacağım. tek isteğim jiwon üzülmesin."
suçluymuş gibi elini kaldırıp dediğimi kabul etmişti. ben de onu umursamadan jiwon'a dönmüştüm
"çilek almaya... let's goooo"
***
jungwon alışveriş sepetinin içine jiwon'u koyduktan sonra onun istediği şeylerle beraber eve lazım olan şeyleri de ekliyordu.
jiwon elini bir cipse attığında alışveriş arabasına onu da koyduğumda jungwon geri yerine koymuştu.
"ne oldu neden geri koydun"
"istersen neyli olduğuna bak bir" dediğinde yengeçli olduğunu fark etmiştim.
konuşmama izin vermeden "senin gibi yengece de alerjisi var ama paketini sevdiği için alıyo sonra ben de geri bırakıyorum aldığını sanıyor ardından da unutuyor"
dediğini anladığımı belirtmekten başka bir şey yapamıyordum. jungwon her zaman haklıydı ve bunu yüzüme vurmaktan çekinmiyordu. oğlum hakkında her şeyden bihaber yaşıyordum ve onlar için çalıştığımı söyleyerek onlarla ilgilenmiyordum.
bacağımdaki yara yüzünden iki aydır şirketteki her işi abim jake veya jungwon yapıyordu ve bu süreç içinde her şeyi benim yapmamın gerekmediğini anlamıştım.
özellikle de ikisinin de asıl istediklerinin çalışmam değil onlarla ilgilenmem olduğunu da fark etmiştim.
jiwon normalde bana geldiğinde çok vakit geçiremediğimizden iki günde giderdi şimdi ise daha çok vakit geçirdiğimizden hep gelmek istiyordu.
jake ve abim konuşurken jiwon'un bu konuda jungwon'a zorluk çıkardığını duymuştum ama abimin dediği kadarıyla da jungwon'un zaman geçirmemiz konusunda mutlu olduğunu da duymuştum.
neden sonumuzun böyle olduğunu hep düşünüyordum. hata yapmıştım ama...
tamam yaptıklarımın aması yoktu. sadece onu o kadar özlüyordum ki bunu sorgulamaktan başka elimden bir şey gelmiyordu.
bazen eskisi gibi davranıyordu ama sonrasında kendine (?) geliyordu.
bunu ilk defa annemin yanındaki kızın "siz boşandınız" dediğinde olduğunu görmüştüm.
boşandığımızı unutuyor ve kendine bunu fazlasıyla hatırlatıyor gibiydi.
bu düşüncelerimi bölen kasaya gelmemizdi. tüm market boyunca jungwon beni yönlendirmişti. tabii ben de dalmış bir şekilde arkalarında gezinmiştim.
her şeyi jungwon ayırıyorken ben de cüzdanımı çıkartmıştım. kartımı uzattığımda jungwon fark etmemişti neyse ki çünkü kızacağını biliyordum.
bel çantasından cüzdanını çıkarırken ben çoktan birkaç poşeti alıp jiwon'u da kucağıma almıştım.
kasiyer ona faturayı uzattığında kızacaktı ki jiwon'u göstermiştim.
söyleyeceklerini ağzına tıkadığım için dudaklarını birbirine bastırıp sinirle kalan poşetleri almıştı.
ilk jiwon'u koltuğuna oturtup kemerini taktığımda kapısını kapatıp poşetleri bagaja koymuştum. arkamdan sinirle jungwon da poşetleri koyduğunda sakince "tamam sinirli olmayı bırak jiwon korkucak" demiştim.
"ben alabiliyorum zaten ve bizim ev için alınan şeylerdi bunlar. sevmediğimi biliyorsun neden yapıyorsun?"
"çünkü bunları oğluma ve eşime alıyorum"
***
cok gergolar ama haklilar