"özür dilerim. her zamanki gibi sana tüm sorumluluğu yüklediğim için."
***
sabahtan beri jay'in söyledikleri aklımı meşgul ederken belgeyi yanlış yazdığımı fark etmiştim.
oflayarak sildiğim belgeyi tekrar yazmaya başladığım sıra içeriye ethan hyung girmişti.
"jungwon naptın sunumu?"
"yazıyorum su an hyung"
"normalde bitirirdin bu saate?"
farkındaydım ama odaklanamıyordum. aklım jiwon'da kalmıştı ki keşke sadece jiwon'da kalsaydı.
"iki gündür hastanede kalıyorum hyung ondandır"
"geç öğrenmeseydim ben gelirdim seni de uğraştırdık kusura bakma"
"sorun değil hyung. hem sunghoon hyung hamile yanında kalman daha iyi olur"
"sen çalışmana devam et. çin restoranından yemek sipariş edecektik sana da edelim mi?"
"jajangmyeon sipariş edebilir misin? ve masadan kalkmayı düşünmüyorum biriyle gönderirsin"
"tamam çıktım ben" gülümseyip el salladığında ben de karşılık vermiştim. belgeye döndüğümde evren çalışmama karşıymış gibi telefonum çalmıştı.
"yeter ne var ne?" diyip telefona baktığımda jay görüntülü arıyordu. aramayı açtığım gibi belgeyi yazmaya devam ederken konuşmaya başlamıştım.
"jiwon'a bir şey mi-"
"anne" kıkırdayarak telefona bakan oğlumu görmemle işimi bırakmıştım.
"bebeğim?"
"çok özledik-"
"çok özlemiş seni hemen aramak istedi" jay araya girdiğinde arkadan jake'in kahkahasını duymuştum.
"anladım. bebeğim benim çok işim var babana sorun çıkarmadan bekleyebilir misin beni?"
"evet jake amcam çok eğlenceli onunla oynuyorum zaten"
"işte kimin yeğeni"
"babacım ben eğlenceli değil miyim?"
"baba uf olmuşsun oynayamazsın ki"
"aldın mı cevabını" demişti jake. üçü eğlenirken ben de onları dinleyerek belgeyi yazıyordum.
bir ara jake'in telefonu çalmış konuşmada sadece üçümüz kalmıştık.
jiwon oyun oynuyor jay de gülümseyerek onu izliyordu.
kameradan gözükmediğim için de ben de onu izliyordum.
jake içeriye girdiğinde kameraya doğru gelmiş "won" diye seslenmişti.
"efendim jake?"
"yardıma gelmemi ister misin? az önce telefonda abimle konuştuk"
jake'in bana aslında ne demek istediğini gayet iyi anlamıştım.
ama şu an jake ile her şeyi konuşursam iyice dağılacaktım.
"akşam konuşuruz tamam mı? ben işim bitince hemen yanınıza geleceğim zaten"
onun onayladığını görmemle sunumun diğer sayfasına geçmeden kocaman olan oyuncak ayının üstüne çıkıp ardından üzerinden kayan jiwon'u gördüğümde kahkaha atmıştım.
beni duyan jiwon telefona bakmış ve ona baktığımı görünce "anne bak komik" demişti. bu onun eğlence anlayışıyken benim de moralim düzelmişti
"görüyorum bebeğim çok mu sevdin ayıcığı"
o ise oyuncak ayıdan paytak adımlarla jay'in yanına geldiğinde yanlarındaki bir şeyi alıp yemiş ardından kafasını sallamıştı. geri oynamasına dönerken ben ise jay'e seslenmiştim. telefonu tutup bana jiwon'u gösterirken seslenmem ile kendine döndürmüştü.
"jay?"
"bir şey mi oldu?"
kamerayı kendine çevirdiğinde "jiwon yemeğini yedi mi? abur cubur yemedi değil mi az önce?" demiştim.
yüzü başta düştüğünde tekrar sorduğumda evet diyerek kafasını sallamıştı.
jake "mandalina yiyor sadece" dediği sırada kapı açılıp kapanmıştı. odaya kim girdi diye merak ederken "torunum" sesiyle jay'in annesinin geldiğini anlamıştım.
"görüşürüz"
"jungwo-" telefonu jay'in yüzüne kapattığımda daha hızlı yazı yazmaya başlamıştım.
gerçekten arada boşandığımızı unutuyordum ve bu kadın hatırlatmaya yeminli gibiydi. haklı olduğu için sinirle yazmaya devam ediyordum.
"hayır niye üstüne gitmeyip yenilgiyi kabul ettim ki boşanmayacaktım olacaktı. ama yaptıklarından sonra ayrılmam saçmaydı. hepsi jay'in su-" diye kendi kendime konuşurken sözümü ethan hyungun odaya girmesi kesmişti.
"jungwon bu ne sinir? kapıyı birkaç kez çaldım açmayınca girdim. yemeğini getirmiştim ama..."
"bir şey yok hyung. teşekkür ederim yemek için"
"jungwon siz jay ile boşandınız ama biz hala arkadaşız hatta ben senin diğer bir abinim biliyorsun değil mi?"
kafamı salladığımda yanıma gelmişti. yemeği gösterdiğinde "çalışırken senin yanında yerim diye kendiminkini de getirmiştim ama şu an çalışmandan önemli bir şey var. hadi bana jay'e baktığında içinin gitmesine rağmen boşanmanın nedenini açıkla bakalım" demişti.
"hyung-"
"bu zamana kadar sustum ama sizi yan yana gördükten sonra hayır jungwon beni geçiştiremezsin. kimse eski eşini hatta kendi boşadıysa tüm gece yanında olmaz. en yakın arkadaşı istese bile"
bir şey dememe izin vermeden yemekleri bıraktığı masamın önündeki büyük sehpayı işaret ettiğinde ben de bilgisayarımı alıp oradaki koltuklardan birine geçmiştim.
"her şey çok güzel gidiyordu"
***
ehe
kizmayin burada kestim diye <33kedyyyy