"Bulduk komiserim, bulduk." Duyduğu cümleyle içmekte olduğu kahvesini dışarı püskürttü adam.
"Ne demek buldunuz, neyi buldunuz oğlum?"
"Şiddet'i komiserim, kimliğini bulduk."
Adam oturduğu deri koltukta kalkarak polis memurunu takip etti.
Malum odaya geldiklerinde kapıyı kapattı ve masanın başına geçerek gözlerini masanın üstündeki evraklardan ayırmadan konuşmaya başladı.
"Anlat."
"Halkın ismini bilmediğinden bizim de kimliğini bugüne kadar tespit edemediğimizden 'Şiddet' lakabını taktığı adamın asıl adı Hwang Hyunjin. Anne ve Babası yıllar önce gizemli şekilde ortadan kaybolmuşlar ve tüm aile kayıtlara ölü olarak geçirilmiş. Ölü gözüktüğü için de sistemimizde çıkmamış, bugüne kadar bulamamızın sebebi bu yani."
Gözlerini evraklardan çekip adama baktı.
"Şimdi nasıl öğrendiniz öyleyse?"
Genç adam kapıya doğru yürüyüp kapıyı açtı ve koridora doğru bir isim seslendi, ardından onunla birlikte içeri çoktan 50'sini doldurduğu belli olan bir adam girdi.
"Onun sayesinde."
Kelepçeli adam polis memurları tarafından masaya oturtuldu, komiser de karşısındaki sandalyeye oturdu.
"Adınız, bayım?"
"Çok mu merak ediyorsun?"
Komiser gözlerini evraklardan çekip adama baktı, bir süre de bakışmaya devam ettiler.
Sonrasında derin bir iç çekip elindeki evrakları masanın düz zemininden yardım alarak hizaladı.
"Yoo, merak etmiyorum. Aslında..." Evrakları bir dosyaya yerleştirirken göz ucuyla adama bakmıştı. "...lazım da değil."
Kelepçeli ellerini yumruk yapıp sıktı adam.
Ama mantıklı düşünürse şu anda kesinlikle avantaj onda değildi, bu yüzden sessizce beklemeyi tercih etti.
"Şimdi Bay inat, sana sorular soracağım ve sen de cevaplayacaksın. Çok kolay, ilkokul çocukları bile yapar." Son söylediği şeyle kahkaha atıp elindeki dosyaları üst üste kenera koydu.
Bu hareketleri karşı tarafı sinirlendiriyordu.
Aslında, istediği de tam olarak da buydu.
"Şiddet hakkında ne biliyorsun?" Adam psikopatça gülümseyip kafasını geriye attı.
"O velet mi? Hiç, sadece benim eski mahkumlarımdan biriydi."
Komiser kaşını kaldırdığında arkasından masaya doğru bir dosya uzatıldı. Arkasını dönüp polis memuruyla göz göze geldiğinde memur kafasını eğdi.
"Özür dilerim komiserim, unutmuşum."
Komiser, memura bir daha aynı hatayı tekrarlamaması için iğneleyici bakışlarını göndererek dosyayı eline aldı ve ilk sayfayı açtı.
Gözleri ile ağzı eş zamanlı açılınca kelepçeli olanın yüzünde bir sırıtış belirdi.
"Ne o, korktun mu?" Alaylı bir ses tonuyla konuştuğunda komiserin kafası dikkatini ona veremeyecek kadar karışıktı.
"Yaklaşık 350 tane çocuğu işkencelerle katlettin, öyle mi?" Mahkum daha da sırıttı.
Komiser kaşlarını çatarak mahkuma döndü.
"Peki bunun Şiddet'le ne alakası var?"
"Efendisinin izinden gidiyor, ne olacak?" Bu söylediğinin ardından büyük bir kahkaha patlattığında odada eğlenen tek kişi muhtemelen kendisiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şiddet | Hyunjin
Fanfiction"Bu şehirde kol gezen bir katil var. Adına 'Şiddet' derler. Delinin tekidir ve insanları öldürmekten zevk alır. Hem de en ağır işkencelerle..." * "Bu kadar şanssız doğmak zorunda mıydım?" Hıçkırıklarının arasından zorla konuşuyordu. "İnsanlar şansla...