1.5 | "you and i."

117 12 81
                                    

Tabağıma bir kez olsun dokunmamıştım.
Haberin gerçekliği, kasabada olanlar, kimden olduğunu bilmediğim mesajlar, midemin bulanması için yeterli sebeplerdendi.
Oturduğum yerden, bir şey yiyemeyeceğimi anladıktan sonra usulca doğruldum. Babam özenle hazırladığı köftelerini yemediğim için üzgün görünüyordu. Ama şu an bunları önemseyecek durumda değildim...

"Aven, yemeği beğenmedin mi yoksa?"

"Sadece yorgunum... Biraz uzanacağım." dedim ve merdivenlerden çıkarak mutfaktan ayrıldım.
Odama geçip pencere koltuğuma oturdum.
Yalan söylemiyordum, gerçekten yorgundum. Yeteri kadar.
Hiç düşünmeden cebimdeki telefonumu aldım ve o gizli numaraya yazdım.
Amacı neydi ve neyin peşindeydi bilmiyordum, ama eğer istediği şey hayatımı cehenneme çevirmekse... tebrikler, bunu şimdiden başarmışa benziyordu.

"Ne istiyorsun?"

yazdıktan sonra gönder tuşuna bastım.
Pencermin aralığından giren ve tenime çarpan bu rüzgar, tüylerimi diken diken etmişti. Korkuyordum. Ona yazmış olmamdan dolayı oldukça tedirgindim.
Aşağı da Jonathan'ın olması bile tamamen aklımdan çıkmıştı. Şu an onunla yemek yiyor ve sohbet ediyor olabilirdim ama odamda, tek başıma mesaj üzerinden bir katille uğraşıyordum!

Düşüncelerimden sıyrılmamı sağlayan bildirim sesiyle, elimde tuttuğum telefonun kilidini hızla açtım. Cevap vereceğini düşünmemiştim... Ama yazmıştı.
Sanki kalbim yerinden çıkacak gibiydi.
Gözlerimin dolmasına ve görüşümün bulanıklaşmasına sebep olan o tek kelime...

"Seni." -J .

Şimdi de... beni mi istiyordu? Sırada ki kurbanı ben miydim?
Odama giren kişiye odaklanmış değildim. Kim olduğunu seçemiyordum çünkü şu an tek düşündüğüm şey o mesajdı. Ekrana düşen tek bir gözyaşımla, telefon elimden kayıp yere düştü.
Az kalsın parçalanabilirdi... ama olmadı. Hâlâ ekran açık bir şekilde mesajı görebiliyordum.
"Lanet olsun!" diye bağırdım. Sesimin çıktığı kadar bağırmak istedim ama bunu yapamazdım. Kimsenin bunu öğrenmesini istemiyordum. Onları da tehlikeye atamazdım...

"Aven?"
Yere düşüp dizlerimi kendime doğru çektim. Harika, şimdi de onun önünde ağlayıp kendimi rezil bir durumun içine sokmuştum.
"Ne oldu?" diye sordu ve tam önümde eğildi. Beni bileklerimden kavramıştı.
Başımı yavaşça kaldırdım ve gözlerinin içine baktım. Anında onlara bakmamla göz bebekleri büyümüştü. Benim için endişeleniyor muydu yoksa tüm bunlar sahte miydi... bilmiyordum. Herkese karşı olan güvenimi tamamıyla yitirmiştim. Ardındaki kapalı olan kapıya baktım ve bakışlarımı tekrar gözlerine çevirdim.
J... Jonathan.... Tabii ya... Tam bir aptalım. İlk olarak kardeşimi hedef almamı istemişti belki de... onu göremeyeceğimi sanmıştı.

"Sensin değil mi!" haykırışlarım onu ürpertmiş gibiydi. Benimle birlikte ayağa kalktı ve benden birkaç adım uzaklaştı.
"Ne ben miyim? Bu da ne demek oluyor?" diye sordu. Sanki bilmiyordu! Şimdi de aptal ayağına mı yatıyordu? Tüm bunlar... Çok hızlı gelişmişti. Belki de onca zamandır ona ilgi duyduğumun farkındaydı.
Ona yaklaştığımı fırsat bularak en sonunda evime girmeyi de başarmıştı. Şimdi kapım kapalıydı ve onunla yalnızdım...

"Beni öldürecek misin?" diye sordum. Yüzü anında daha da anlamaz bir biçim alıp kafasını yavaşça iki yana salladı.

"Aven... haberler seni bunaltmış olmalı."

"Katil olacağını hiç düşünmezdim... Söylesene, kiminle yapıyorsun tüm bunları? Tüm bu oyunları?"

"Katil mi? Ben... Bana tek inanan kişinin sen olduğunu sanıyordum, ama sanırım yanılmışım."

Stalker | Jonathan ByersHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin