1.6 | "i'm gonna marry you."

111 12 118
                                    

Okulumuz son bir haftada, iki öğrenci kaybının ardından bir süre "ara tatil" vermişti. Sanki bu tatil süresinde veya sonrasında cinayetler devam etmeyecekmiş gibi... kimse neler olacağını bilmiyordu. Bu yüzden bu durumu oldukça saçma ve gereksiz buluyordum. Ama belki de işime yarardı. Gözlerden uzak olur, bir katil olarak anılmazdım.
Ve dediğim gibi... ara tatilde olduğumuz için hiçbir şey olmamıştı. Bu süreç içerisinde J'den tek bir mesaj bile almamıştım. Şu anlık her şey, sessizliğini korumaktaydı. Ama kısa sürmeyeceğini biliyordum.

Jonathan'ı o geceden beri görmemiştim. Ertesi sabah uyandığımda çoktan gitmişlerdi. Onu düşündükçe sanki her defasında o anı yaşıyordum... Ve ayrıca onu özlemiştim... Herhangi bir sosyal medya hesabı kullanmadığı için ona nasıl ulaşacağımı bilmiyordum doğrusu. Mesaj yazmakta da oldukça çekingendim. Ne diyecektim? "Hey, naber? Öpüşmemizin üstünden bir hafta geçti, saydığımdan değil, sadece seni özledim." mi demeliydim yani? Peh... bir de mesajlaşmanın daha kolay olduğunu söylerler.

Şimdi ise bir kafede küçük arkadaş grubumla oturmaktaydım. Steve ve Nancy, Jackie'ye date ayarlamaya çalışıyordu. Hepsi oldukça heyecanlıydı. Ben de kim olduğunu merak ettiğimden gelmek istemiştim.
"Göreceksin! Sana bayılacak!" diyordu Nancy. Hepsi gülüşürken elimdeki soğuk kahvemden yudumladım.

Steve: Ee, senin şu stalkerdan ne haber?

Nancy: Evet neredeyse ondan hiç bahsetmez oldun.

"Kim?" diye sordum. Neyden veya kimden bahsettiklerinden hiçbir fikrim yoktu. Jackie yanımda onlara doğru döndü ve gülerek konuştu.

Jackie: Size anlattım ya, geçenlerde bizde kaldılar. Hiç beklemezdim ama Aven, Jonathan'a karşı çok soğuk davrandı, artık ondan hoşlanmıyor galiba.

Steve: İnsanları gizlice fotoğrafladığını duydum, belki Aven da bu yüzden konuşmak istememiştir...

"Hey... ben de buradayım ve sizi duyabiliyorum. Konuşabilir miyim?"
Aralarına girdiğim sıra, sanki varlığımı yeni fark etmişler gibi bir anda bana döndüler.

"Jonathan stalker falan değil. Onu tanımadan konuşmayın derim... Hem o da nereden çıktı? Ve hayır, ne ondan hoşlanıyorum ne de seviyorum. Sadece arkadaşım."

Sonunda onlara ağzının paylarını verip susmalarını sağlamıştım. Bir daha onun hakkında konu açılmasını istemiyordum. Bu kimseyi ilgilendirmezdi, öyle değil mi? Eğer onu öptüğümü duysalardı bunun hakkında ömürleri boyunca dalga geçeceklerini biliyordum. Onlara hiçbir şeyden bahsedemezdim. Şimdilik sadece susmaları yeterli görünüyordu.
Söylediğimin ardından kimse çıt çıkarmaz olmuştu. Ortamda sessizlikle karışık iç çekişler yerini almışken, bize doğru yürüyen sarışın bir erkek dikkatimi çekti.
Bu... Basketbol takımındaki çocuk değil miydi?

"Hey? Nabersiniz? Sanırım biraz beklettim." dedi, yanımıza oturmak için izin alarak.
Tam benim karşıma, Steve'in ise yanına geçmişti. Birbirleriyle selamlaşırken arada göz ucu ile Jackie'ye bakıyordum. Şimdiden kızarmıştı.
"Oh... bu kadar güzel olduğunu bilseydim daha erken gelmeye çalışırdım." dedi. Adının Jason olduğunu yeni öğrenmiştim.

Nancy ağzından tatlılık edasıyla bir "aww" çıkarırken, Jackie içten bir şekilde gülümsüyordu.
"Teşekkürler! Bunu zaten her gün duyuyorum ama senden duymak daha iyiymiş!" dedi.

Jason'ın yüzündeki aynı gülümseme, garip bir ifade alırken bakışları üstümdeydi.
"Şey... aslında onun için demiştim..." işaret parmağını bana doğrulttuğu sıra gözlerimi büyüttüm. Ne!?

"O-oh..." Steve'in ağzından kaçırdığı bu hayal kırıklığı, Jackie içinde geçerliydi.
Kabus görüyor olmalıydım. Ben mi... Beni kast etmiş olamazdı? Hem de kız kardeşimin, Jackie'nin yanında! Ciddi olamazdı.

Stalker | Jonathan ByersHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin