✗ 0.5 ; like a cozy sunday

68 9 0
                                    

Sabah uyandığımda ilk işim karşımdaki yatağa bakmak oldu.

Boştu.

Kelimenin tam anlamıyla yerimden zıpladım ve doğruldum. Derin bir nefes aldım. Hâlâ buradaydı.

Henüz delirmedim.

Gelen tepsileri yan yana dizip sırtını duvara yaslamıştı ve parmaklarıyla yere düzensiz bir tempoyla vuruyordu. Gözleri benim üzerimdeydi. "Sakin ol." dedi tempo son bulurken. "Buradayım."

Gri yorganı üzerimden atıp ayağa kalktım ve yanına yürüdüm. Onun gibi duvara yaslanıp oturduğumda parmağıyla tepsiyi gösterdi. "Seni bekledim. Yalnız yemek... Saçma olurdu. Şu an tüm dünyada sadece iki kişi kalmışken."

5 aydır yalnız yiyordum ve ben tam tersine, tüm dünyanın değil kendimin nüfustan silindiğini düşünüyordum. Bakış açısı farklıydı.

Bir şey söylemeden tepsimi önüme çektiğimde ufak bir değişiklik yapıp süt de koyduklarını gördüm. Bu iyiydi. Sütü açıp pipetini taktıktan sonra içmeye başladım. Akşam yemeği verilene kadar bu beni idare ederdi. Karnımın şişmesine rağmen kendi isteğimle ilaçlı yulafı yiyecek değildim.

Ona göz ucuyla baktığımda yemeğini bitirmek üzere olduğunu gördüm. Konuşmuyorduk. Buna gerek duymuyor olmalıydı. Ne de olsa henüz yeni düşmüştü buraya.

Pipetten ses çıkmaya başlayınca süt yerine hava içtiğimi anladım ve kutuyu tepsiye bıraktım. Hiçbir şey söylemeden kendi sütünü de benim tepsime bıraktıktan sonra önüne döndü. Fakat bakışlarımı hissetmiş olacak ki "Ne var?" dedi.

"Bunu yapmak zorunda değilsin."

Kaşığını tepsiye bırakıp arkasına yaslandı. "Bir şey yaptığım yok. Alt tarafı süt."

Gözlerimi devirmemek için kendimle savaştım. "Bu da bir şeydir." Sütü alıp tekrar tepsisine koydum. "Yine de teşekkürler." Sesim biraz sert çıkmıştı. İstemeden.

Tepsiyi itip ayağa kalktım ve tuvalete yürüdüm. İçeri girip kapıyı kapattığımda kısa süreli bir sessizlik olmuştu, ardından sensörlü ayna yanınca ses çıkarmaya başladı.

Musluğu açtıktan sonra bir süre bekledim. Ardından uykumdan ayılmak, üstüme yapışıp kalmış rüyadan uyanmak ister gibi yıkadım yüzümü. Dişlerimi fırçaladım. Uzamış, koyu kızıl saçlarımı bir şekle sokmaya çalışıp aynadan uzaklaştım. Birazdan normal bir günmüş gibi süslenip arkadaşlarımla buluşacakmış gibiydim. Onun yerine banyodan çıktım ve ayaklarımı sürüyerek yatağa yürüdüm. O da yatağında oturuyordu ve yatağa dizilmiş bazı kıyafetlere bakıyordu. Eşyaları gelmiş olmalıydı.

Tekrar yerimden kalkıp siyah gömme dolaba yürüdüm ve kapaklarını açtım. Tüm kıyafetlerimi dolabın içine yaymıştım. Epey dağınıktı. Hepsini dolabın en alt kısmına düzgünce yerleştirdim. Çok da bir kıyafetim olduğu söylenemezdi ama yine de düzenlenmediğinde kalabalık yapıyorlardı. Buradaki herkes, haftanın bir günü çıkıp çamaşırlarını yıkayabiliyordu. Sadece tek gün, tek saat.

Sinir bozukluğuyla kıkırdadım ve işim bittikten sonra geri çekildim. Hâlâ adını bilmediğim çocuğa baktığımda zaten bana baktığını gördüm. "İstersen eşyalarını dolabın üst kısmına yerleştirebilirsin." Süt konusunda biraz sert çıkıştığım için sesimi elimden geldiğince yumuşattım. Bana olumlu tepki verip yavaşça yerinden kalktığında ben de yatağa yaklaştım ve birkaç kıyafeti alıp tekrar dolaba yöneldim.

"N'apıyorsun?" Omzumun üzerinden bakmakla yetindim. "Bir şey yaptığım yok. Alt tarafı yardım." Yüzünün biraz da olsa yumuşadığını gördüğümde daha çok rahatladım. Ve kıyafetleri düzgünce yerleştirdim. Çok kısa süre içinde işimiz bittiğinde yatağıma oturdum. O da yatağına yöneldi ama oturmadı, yastığını kaldırdı ve altından bir şey çıkardı.

Süt.

"Yemek tepsisini koymamı istediklerinde sütün boşa gitmesini istemedim." Sütü bana uzattı. "Ben içmeyeceğim. Bir şey de yemedin, açlıktan ölme ihtimalin var mı bilmiyorum ama bu hapishanede mosmor olmuş bir cesetle yaşamak istemiyorum."

Bir süre güneşin yüzüne ve saçlarına yansımasına baktım. Ardından sütü elinden kaptım ve bakışlarımı kaçırdım. "Teşekkür ederim."

Bu, ona ilk teşekkürümdü.

🧭
;sevgili günlük

house of cardsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin