Gözlerim yavaşça aralanıyor. İlk gördüğüm şey karşımdaki silüet. Etrafıma bakıyorum. Burası benim hapishaneme benzemiyor. Burası benim evim.
Evim.
Gözlerim birkaç kez kırpıştırıyorum, uzun kirpiklerim gözüme batıyor. Duvarıma astığım, Polaroid çocukluk fotoğrafım bile dayanılmaz bir acı veriyor bana o an. Silüet gittikçe bana yaklaşıyor, bir yüzü yok. Elleri var, kolları, yüzü hariç tamamen bir insan formunda. Ama silüet. Belki de ben net göremiyorum. Odaklanmakta zorlanıyorum.
Eldiven geçirdiği elleri yanağımı rüzgar gibi okşuyor. O an hareket edemediğimi anlıyorum. Bir ses duyuyorum, sanırım ağlıyorum ama bana ait gibi gelmiyor ses. Eller yanağımdan kayıyor, boynuma doğru ilerliyor.
Hatırlıyorum. Bu elleri. Ama kime ait olduğu ile ilgili bir türlü hafızamda net bir bilgi belirmiyor.
Sadece biliyorum, bu bir canavar. Yatağımın altında uyumayı bekleyen gece yarısı canavarı gibi. Hep beni bekler.
Gözüm yine duvardaki çocukluğa kayıyor. Sessiz sessiz yardım diliyorum. Bir zaman makinesi. Bir şey bilmediğim geçmişime gitmek istiyorum. Bir yardım eli istiyorum. Ama onun yerine canavarın elleri boynuma sarılıyor. Onun ellerine tutunuyorum. Soluğum canımdan çekilirmişçesine benden uzaklaşırken hareket etmeye çalışıyorum.
"Sen delisin." diye fısıldıyor yüzüme doğru. "Delirdin, küçük kız."
"Lütfen." diyorum o an. Ya da dediğimi zannediyorum. İçimden geçen şey çığlık atmak. Tekme atmak. Hiçbir şey yapamıyorum. Karanlık üzerime çöküyor.
Boş bir sayfa açıyorum zihnimde. Mürekkebi bitmek üzere olan bir kalem alıyorum elime. Satır başı yapıyorum.
Ben deli değilim. Ben deli değilim. Ben deli değilim.
Bulduğum her boşluğa. Yazıyorum. Benim bildiğim gerçeği, sanki benden ayrı bir karar merciiymiş gibi ona kabul ettirmeye çalışıyorum.
Eller biraz daha sıkıyor boynumu. Nefesim yok. Ölmeden önce son duyduğum şeyin deli olduğum olmasını istemiyorum.
"Bana bir ş-şarkı söyle." diyebiliyorum zorlukla. "Ve lütfe-en öldür beni."
Nefes nefese kalmış bir halde yattığım yerden doğrulmaya çalıştığımda omuzlarımdan nazikçe tutularak geri yatırıldım. Gözlerimi sonunda açabildiğimde gördüğüm, kesinlikle canavar değildi.
Ve bana şarkı söylüyordu. Söylemek de denemezdi, çok yavaştı, okuyor gibiydi. Ve sadece mırıldanmasına rağmen... Allahım. Resmen gördüğüm şey yüzünden yatağından kalkmıştı ve ondan istediğimi sanıp bana şarkı söylüyordu. Perfect Day.
Korkunçtu. Ben deli değildim. Değildim işte. Benim kabuslarım olurdu, rüyalarım değildi. Onun rüya ya da bir hayal olmadığını biliyordum, bilinçaltımda bana sakinleşeyim diye şarkı söyleyen biri yoktu.
Bir elim hâlâ boğuluyormuş gibi hissettiğim boynuma gitti ve diğeriyle çekinerek onun elini tuttum. Elinin üstünde duran elimi avucunun içine aldı ve sıktı. Şarkı bitmek üzereydi. Gözümden istemsizce bir damla yaş aktı ve gözlerimi kapattım.
Uyumak istiyordum, unutmak istiyordum sadece. Bunu fark etmiş gibi şarkı bittiğinde durmadan baştan başladı. Fısıldadı sadece. Yatağımın hemen yanındaydı ve koyu kahverengi gözlerini üzerimde hissediyordum. Gözlerimi açmadan ona doğru döndüm ve elini bırakmadan olduğum yerde küçülebildiğim kadar küçüldüm.
Sesi uzaklardan gelmeye başladı, bir süre sonra kesildi. "Teşekkür..." diye mırıldandığımda elimi daha sıkı tutmuştu.
"Uyu, kırmızı balık."
O gece, beni kabuslardan korudu.
![](https://img.wattpad.com/cover/321029731-288-k282561.jpg)