2.8

309 53 49
                                    


İyi okumalar.

~~~~~~~~~~~~~~••••••••••••••••~~~~~~~~~~~

Hyunjin, kendisini taşımaya bile hali kalmamış olduğu için önünde baygın yatan iki adamın da başkaları tarafından kollarından alınıp götürülmesini sessizce izlemişti. Bayılmadan hemen önce kendisine adını bahşetmiş olan sarışın gencin nefesini hissedememeye başladığı zaman vücudundaki tüm gücü kaybetmişti.

Kollarındaki ağırlık yok olduğu zaman ellerini titreyen bacaklarının etrafına dolamış, başını da dizlerine yaslayarak dolu gözlerle kanla kaplanan yeri izlemişti.

Yerdeki kan uğruna ölebilecek kadar sevdiği iki adamın kanıydı, ikisi de yavaşlayan kalp atışları eşliğinde kollarından alındığı zaman zihni ve kalbi birkaç farklı parçaya bölünmüştü.

Omzuna dokunan bir el Hyunjin'in ürkütse bile yaşadığı en korkunç şeyi zaten dakikalar önce yaşamış olduğu için tepki vermemişti. Önünde diz çöken beden parmaklarını hafifçe sıkıp Hyunjin'in ilgisini çekmeye çalışırken Hyunjin başını kaldırdı dizlerinden, önüne döndüğünde tanıdık sima küçümsenemeyecek bir şaşkınlık yaşamasına sebep olmuş, ne diyeceğini bilememişti. "S-sen?"

Karşısındaki adam anlayışlı bir ifadeyle gülümsedi, başını hafifçe sallayarak onu selamladı. "Taehyung'un kardeşisin değil mi? Son görüştüğümüzden bu yana yıllar geçti. Büyümüşsün." Başını hafifçe arkaya doğru çeviren genç kırgın bir gülümsemeyle kurtardığı diğer iki çocuğa baktı. "Büyümüşsünüz."

Hyunjin ne diyeceğini bilemeden baktığı adamı birkaç saniye izledi. "Ne-neler oldu? Onlar kimdi ne yaşandı az önce?"

Karşısındaki beyaz tenli, kendisinden yaşlarca büyük olan adam üzgün bir tavırla omuz silkti. "Olanları boşver şimdi, onlarla hastaneye gitmek istiyor musun?"

Hyunjin farkındalık yeni çökmüş gibi panikle yerinden doğruldu. "Hemen! Hastaneye gitmeliyiz, hemen."

Yanındaki adamın yardımıyla yerinden doğrulurken başı dönmüş, sendelemişti. Kolunu tutan beden endişeli gözleri üzerine çevrilmişti. Yine de Hyunjin'in gözlerindeki korku ve endişe onu sessiz tutmuş, yürümesi için destek verdiği bedeni siyah bir araca doğru ilerletmişti.

Hyunjin yanındaki adamın yardımıyla arabanın arka koltuğuna otururken etrafta gözlerini gezdirdi. Yerler cesetler ve kanlarla kaplıydı, eğer bu adam gelmiş olmasaydı o cesetlerin arasında iki kişi daha olacaktı.

Belki de olmuştu.

Felix'in boynundan ellerine akmış olan kana baktı sessizce, ona bir şey olur muydu?

Kendisini arabaya bindirmiş olan beden ön tarafa geçerken sürücü koltuğunda oturan kişiye baktı Hyunjin, bu ikiliyi görmeyeli uzun zaman olmuştu.

Araba harekete geçerken Hyunjin başını cama yaslamış, hızla yağan yağmurun cama ve arabanın tavanına çarptığında çıkan sesi dinliyordu. Her an ağlayacakmış gibi duran gözlerini kırpıştırdı. Ellerindeki kan hiçbir yere bulaşmasın diye ellerini birbirine yaslamıştı. Felix'in kanı başka yerlere de bulaşsın istemiyordu. "Felix'in kanı, Felix."

İlk defa dudaklarından dökülen isim yüzünde kırgın bir gülümsemeye sebep olurken gözlerinden dökülen yaşlar dudaklarına kadar indi hızla. Çenesine süzülen yaşlar kana bulanmış ellerine akarken dudakları titredi, gülümsemesi bozulurken dudaklarını birbirine bastırdı. Onları sağ salim görene dek ağlamayacaktı. "Hyunjin? Geldik."

Duyduğu ses Hyunjin'in titreyen ellerini yumruk yapmasına sebep olurken kendisine yardım etmek için açılmış olan kapıya baktı. Arabadan inerken yumruk yaptığı ellerini göğsünde birleştirmiş, soğuk hava kendisini üşütecek kadar keskin eserken yağan yağmurun altında hızlı hareketlerle hastaneye ilerlemişti. "Neredeler?"

Luxure EnferHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin