1.6

395 57 33
                                    

Selam selam selam! Nasılsınız?

Düzenlenmiş haliyle on altıncı bölüme hoşgeldiniz.

İyi okumalar.

~~~~~~~~~~~~~~••••••••••••••••~~~~~~~~~~~

Apollon, Felix bakış açısı, özel kuvvetler ajanlarının üslerinden biri; 19.48

Akşam saatlerinde olsak da hava tam anlamıyla kararmadığı için olması gerekenden daha fazla risk taşıyan bir operasyonumuz vardı fakat gece saatlerini beklemek hata olabilirdi. Ares'e göre şimdi girmek daha mantıklıydı çünkü içeride ne kadar oyalanacağımızı bilmiyorduk.

En kötü ihtimalle sabaha karşı çıkabilirdik. Ayrıca adamların elleri nereye kadar uzanıyor bilmiyorduk ve kaçmaları riskini göze alamazdık.

"Sol taraftan dolanın, arka tarafın kameralarına gözüken bir alt kapak var. Belki oradan girebilirsiniz." Göreve başladığımızdan beri tek klavuzumuz şu kulaklıktan gelen sesti ve etraftaki kameralar arasında gezinip durmak, hele de özel kuvvetlerin bölgesinde pek mümkün değildi.

Fakat Soobin beklediğim gibi bizi hayal kırıklığına uğratmamıştı. Onun yönlendirmeleri eşliğinde sokağın sol tarafından dolandık. Burası yıkık dökük bir sürü evin bulunduğu devasa moloz yığınlarına ev sahipliği yapan bir yerdi.

Yığınların arasında ilerlerken bir taraftan da yanımdakileri izliyordum. Peter ve Chris temkinli bir şekilde peşimden geliyorlardı. Chris gayet hazır ve alışkın gözükse bile Han, gözle görülür bir şekilde gergindi.

Elindeki silahı her adım sesinde kaldıracak gibi oluyordu ve onun gerginliği beni geriyordu. Çünkü daha önce hiç göreve çıkmamış değildi hatta Chris'ten bile daha aşinaydı böyle şeylere. Buna rağmen gergin olmasının tek sebebi hisleri olabilirdi.

Han jisung ve her zaman doğru çıkan lanet olası hisleri.

Çoğunlukla görevlerimizde bize pusula bile olurdu fakat bu derece gergin olması hiç iyi şeyler hissetmediğini belli ediyordu. Jimin hastanedeyken başka birisi için hastaneye gidemezdim. Buna enerjim yoktu.

"Hey, kapak burada." Sessiz bir ortamda olduğumuz için çok rahat duyulan fısıltı sayesinde kafamı kaldırdım ve biraz ileride beton yığınlarının arasında Lucifer'i gördüm. Saçları onu hep ele veriyordu.

Küçük adımlarla ona doğru yürürken etrafı oldukça dikkatle izliyordum ve bugün bari Han haksız çıksın istiyordum.

Eğer böyle bir şey olursa yemin ederim ona istediği kadar Newton beşiği alacağım.

"Hey Apollon, ben etrafı kontrol ediyorum zaten sen sadece yola odaklan ve bir an önce bitirin şu işi." Kulağımda yankılanan sese kafa salladım ve pompalı silahımın kabzasında duran elimi göğsüme koyup çöktüğüm yerden doğruldum.

Eğilirek Lucifer'e doğru koştum ve ters taraftan Lucifer'e doğru koşan Lee Know'un ekibini gördüm. Kendi etrafımda dönerek geldiğimiz yolu kontrol ettim.

Açtığı kapaktan direkt içeriye atlayan Lucifer'in arkasından Yeonjun ve Beomgyu'da kapaktan geçti. "Önce sen Tanrım, atla hadi." Gözleriyle bana kapağı işaret eden adama baktım ve daha sonra kendimi kapaktan aşağı bıraktım.

Peşimden Chris atladı ve yukarıda kalan Lee Know diğerlerini de sırayla aşağı gönderdi. En son kendisi biraz daha yukarıda kaldı ve birkaç dakika içinde yanımıza geldi.

Etraf aşırı karanlıktı, bu yüzden biraz bekleyip gözlerimizin karanlığa alışmasını bekledik. "Sevgilim, çantana koyduğum gözlükleri çıkart, umarım yeterli sayıda vardır." Soobin'in sesi kesilir kesilmez Yeonjun yere çöktü ve çantasını açtı.

Luxure EnferHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin