0.3

515 41 91
                                    

Medyada Huening Kai
Neden bu fotoğrafı seçtim bilmiyorum
Çok abisinin sözünü dinleyen uslu çocuk havası veriyordu nfjcjcckjs

•°•°•°•°•°•°•°•

"Yeni gün yeni müşteriler ha haa!" diyerek önlüğümü geçirdim üstüme. İpleri arkadan bağlamaya çalışırken biraz elim dolanmış olacak ki başaramayıp biraz uzun süre uğraştım iplerle.

"Bunu da mı beceremiyordun sen." diye dalga geçerek arkama geçti Beomgyu. Hızlıca ipi bağlarken "Elim bir an tutmadı işte, sanki yapmadığım şey, iki senedir bağlıyorum ben bu önlüğü." dedim ve bağlamayı bitirince hemen arkamı döndüm. Bu ani hareketim yüzünden Beomgyu ile çok yakın bir biçimde durmuş bulunuyorduk. Ama boyum kısa olduğundan -şükür ki- yüz yüze falan değildik. Kafam boyun kısmına anca geliyordu.

Hafifçe kafamı yukarı kaldırıp yüzüne baktım. Onun gözlerini büyüterek donmuş şekilde bana bakıyor olduğunu fark etmemiştim.

"Buradan bakınca canavara benziyon. Van gölü canavarı." dedim burun deliklerini inceleyerek. "Niye bu kadar küçük burun deliklerin? Nefes alabildiğine emin misin?"

Beomgyu nefesini tutmuş duruyordu. "Lan cidden mi nefes alamıyorsun?" diye parmak uçlarımda yükselerek onun boyuna yaklaştım.

"Aera... hayır..."

"Ne?"

"Aera..."

"Beomgyu nefes al ölme başıma kalcan ya ay hapislerde çürüyemem nefes alır mısın nolur? Beom?? Beom nefes al."

"Aera... ayağım... Aera çok pis eziyosun ayağımı... serçe parmağım... çık önümden... yüzüne çığlık atcam yoksa acıdan..."

Bu dediğiyle hemen yere bakarak ciddi ciddi parmaklarının ezdiğim Beomgyu'nun ayakkabısına baktım. "AAAYY DESENE SALAK! BEN DE DİYORUM NOLDU BUNA? ÖZÜR DİLERİM." diyip hemen geri çekildim. Beomgyu ise ben çekildikten sonra birkaç saniye bekledi. Daha sonra ise sağa doğru dönerek kahve makinelerine doğru "HIIAAAAGĞĞĞHHHH" diye böğürdü. Evet baya böğürdü. Bu sesin başka tanımı olamazdı.

"Aera ayaklarımı hissetmiyorum Aera naptın offff."

"Abartma tozu içip gelinilmiş belli. Alt tarafı bastım yani ne olmuş olabilir. Özür de diledim. Kes de işe dönelim."

Beomgyu dolmuş gözleri ile bana baktı. "Acıdı..."

"Oha cidden acımış sanırım gözlere bak. Tekrardan özür dilerim, sulugöz." diyip hafifçe omzuna vurdum. "Tamam bir dahakine uyar ama erkenden. Ben ne yapayım? Nerden anlayayım acıdığını veya bastığımı?"

"Ha bir daha basma niyetin var yani ayağıma?"

"Yani...burun deliklerini inceleyesim tutarsa neden olmasın?"

"Of bu kız..." diyerek kahvelerin önüne geçti Beomgyu. Daha içerisi dolmaya başlamamıştı. Muhtemelen yarım saate akın akın müşteriler gelecekti çünkü okul çıkış saati gelmişti. Tam o yoğunluk geçince de iş çıkış saati oluyordu ve insanlar eve gitmeden önce uğrayıp kahve almayı veya belki bir dilim tatlı yemeyi seviyorlardı. Akşam sekizden sonra ise yoğunluk azalıyor, muhtemelen herkes evine gitmiş oluyordu. Biz de ortalığı yavaşça temizlemeye başlıyorduk.

Kasanın başına geçmişken kafe sahibi birden içeri girdi.

"Bay Song, hoş geldiniz. Bir sorun mu vardı?" dedim şaşkınlıkla. Genelde pek gelmezdi, gelse de bazen akşam bizi erkenden yollar ve kafeyi kapatmaya gelirdi.

café matchmaker {✓}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin