0.8

460 32 112
                                    

"Beom?"

"Aera?"

"Beom?"

"Aera?"

"Sadece bir gün görmedim seni... SAÇINI NE ARA BOYATTIN?"

"O bir günde işte." diyerek kahve öğütmeye devam etti Beomgyu. Bugün de okulu ekmiş ve sadece işe gelmiş olduğum için saçını daha yeni görüyordum.

"Bu da yakışmış aslında. Eskisi daha sarıydı, bu daha grimsi." dedim önlüğümü geçirirken.

"Bana her şey yakışır." dedi Beomgyu da kendini överek.

"Bini hir şiy- Aaaa Eunbyul, hoş geldin!" dedim kapıdan giren Eunbyul'u görünce, sevecen bir tavırla. Bir saniye, yoksa böyle davranmamalı mıydım? Umut verip onu üzmek istemezdim. Ama onun, benim onun benden hoşlandığı gerçeğini bildiğimden haberi yoktu.

Bu cümleyi kurmak için beynimden üç nöron feda ettim sanırım.

Her neyse.

Haberi olmadığı için de birden soğuk davransam garip kaçardı. Ama çok samimi olursam da bunun sonucunda üzülen o olabilirdi. En iyisi arayı bulmaktı sanırım.

"Hoş bulduk! Siz ne konuşuyordunuz yine bakalım." dedi Eunbyul çantasını koyarken.

"Ben ve bana her şeyin yakışması çünkü harika biri olmam."

"Saçlarından bahsediyorduk yani." dedim kısa keserek. "Bir gün yoktum hemen değişmişsin dedim de."

"Dimi? Ben de dün görünce çok şaşırmıştım. Sebebini falan sordum ama beyefendi benimle hiç konuşmuyordu nedense." dedi ona sinir olmuş bir bakış atarak. Beomgyu da aynı şekilde karşılık vermişti. Arada çakan şimşekleri görmemek ve soğuk havayı hissetmemek resmen imkansızdı.

"Bugün aşağıdaki lisede turnuva var biliyorsunuz değil mi? Yani 3 lise daha gelecek. Bu da demek oluyor ki..."

"Bugün daha yoğunuz." dedik Beomgyu ile aynı anda.

"Üç kişi zor yetişiyorduk, daha da yoğun olursak ne yapacağız?" dedim sıkıntıyla iç çekerek.

"Sorun değil Aera. Halledeceğimize eminim. Yani sana çok güveniyorum, kendime de. Ama Beomgyu'yu bilemem." dedi tekrardan gıcık bir bakış atarken.

Gerçekten o konuşmadan sonra aralarının birden bu kadar açılması beni şaşırtmıştı. Sebebini pek anlayamasam da, belki de Beomgyu 'Nasıl benden hoşlanmaz? Benden? Choi Beomgyu'dan??' diye triplere girmişti. Bilmiyordum. Sadece varsayım yapıyordum çünkü durum garipti.

Birbirine düşman kesilen ikili gözlerinden alev çıkarmaya başlamadan Beomgyu bu savaşı kesip arka depoya gitti. Hemen sonra ise kafenin kapısı açıldı.

"Yuh Hyuka sen de mi?" diye şaşkınlıkla kapıdan giren ve saçlarını sarıya boyamış olan Huening Kai'ye baktım.

"Hiç sorma noona, bir alana bir bedava varmış da boyalarda. Beomgyu hyung da bana sarı boya fırlattı dedi ki al sarışın olursun."

"Sen de hemen ok tamam mı dedin?"

"He... öyle dedim valla." diyerek tezgahın önündeki bar taburelerine oturdu.

"Ve bu kişi...?" diye sorarcasına Kai'ye baktı Eunbyul. "Ah, kendimi tanıtmadım pardon. Ben Beomgyu hyungun çocukluk arkadaşı Huening Kai. Hyuka da derler. Memnun oldum. Sen Eunbyul olmalısın, yeni gelen yarı zamanlı çalışan." diyerek elini uzattı Hyuka. Bu çocuğun hemen birileri ile kaynaşma hızı beni benden alıyordu. Konuşkandı, hem de çok, ama normalde beni rahatsız eden bu konuşkanlık, konu Kai olunca 'oy ablasının gülüü, anlat anlat sonra ne oldu'ya dönüyordu.

café matchmaker {✓}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin