"Ya kafayı yiyeceğim, Eunbyul yine mi izinli?"
İsyanlarım yine tüm kafeyi sarmıştı. Bu kız neden sürekli izin alıp duruyordu bilmiyordum ama kafe bu kadar yoğunken iki kişi işlere yetişmemiz imkansızdı. Neyseki patron her seferinde geçici olarak birini bulup bizi zor durumda kalmaktan kurtarıyordu.
Huening üstüne önlüğünü geçirirken konuştu, "Ben bence direkt burada işe gireyim. Sizden çok gelmeye ve yardım etmeye başladım zaten."
"Bunu patronla konuşabilirsin." dedi Beomgyu da, kahve çekirdeklerini kavanoza doldururken. O sırada kapıdan içeriye bir pembe kafa girmişti. "Kral bana her zamankinden yollasana." diyip özel mekanına doğru yürümeye başladı sonra, elinde taşıdığı bilgisayarı ile.
"Yeonjun sen yine mi geldin?" dedim oflayarak.
"Ne demek yine mi? Para kazandırıyorum size, bana ettiğin laflara bak."
Yeniden oflayarak kasanın tozunu almaya devam ettim. "Kaç dakikamız var?"
"Muhtemelen on beş dakikaya dolmaya başlayacak etraf."
"Tamamdır. Biraz otursak mı o arada?" diye sordum yalvaran gözlerimle. Beomgyu bana dönerek "Etrafı toparlamamız lazım hazır boşken." dedi.
Bence tam da şu an Beomgyu'nun bana olan ilgisini kullanabilirdim.
"Birkaç dakikacık otursak? Olmaz mı?" dedim Beomgyu'ya iyice yaklaşarak. O da bir adım geri atmıştı. Ben bir adım daha atınca da tezgaha çarpmıştı.
"Kaytarma... işten..."
Biraz daha yaklaşıp kollarımı boynuna doladım ve parmak uçlarımda yükselerek yüzümü yüzüne yakınlaştırdım. "Beomgyu... lütfen... birkaç dakika oturalım." Şu an Beomgyu'nun yerinde olsam bu sinir bozucu hareketim karşısında ağzıma bi tane çakardım. Ben bile kendime dayanamıyorken bu çocuk nasıl dayanacaktı?
Beomgyu yutkunarak kafasını yana çevirdi. "İyi git birkaç dakika dinlen. Ben temizlerim buraları."
Galiba dayanabiliyordu.
"Sen var ya sen, harikasın!!" diyerek hemen geri çekildim ve Yeonjun'un yanına ilerledim. Arkamdan Huening'in "Hyung...Aera noona cadı değilmiş... şeytanmış." dediğini duymuştum.
"O lafları ağzına tıktırma bana Hyuka!" diye seslenip bir sandalye çekip oturdum. Sadece dinlenmek istiyordum.
"Çocuğu çok zorlamasan mı acaba Aera?" dedi Yeonjun sessizce.
"Ne yaptım ben be? Bir aralar o da bana yapıp beni şekilden şekile sokarken iyiydi. İntikam soğuk yenen bir yemektir Yeonjun. Ve unutma, ben zeytinyağlı yemek çok severim."
Yeonjun anlamsızca bana baktı. "Ne alaka kızım şimdi? Eve giderken sarma mı alayım?"
"Of salak mısın? Hani zeytinyağlılar soğuk yenir ya. Amaan, sana da bir şey denmiyor. Otur tasarım mı yapıyorsun edit mi yapıyorsun ne halt yapacaksan onu yap. Kahveni getireyim ben de." diyerek ayaklandım. Dinlenmem bu kadardı işte. Kaç dakika sürmüştü? 2? 3?
"Beni çok özlediğin için hemen geri geldimm!" dedim kasanın arkasına geçerken.
"Ya ne demezsin, o kadar özledim ki ağlamaya başlayacaktım şimdi." dedi Beomgyu alaycı sesiyle.
"Yalan söyleme bak taş olursun şimdi tam şurada."
"Zaten taş gibiyim."
"Doğru, şu sıfata bak maşallah PÜH NAZAR DEĞMESİN!" diyerek bir miktar kendisine sahte bir tükürük atmış olabilirdim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
café matchmaker {✓}
Humor[Düzyazı + texting] Beomgyu ve Aera, bir kafede part time olarak çalışan, birbirleriyle uğraşmaya bayılan ama aynı zamanda birbirlerine çok değer veren sınıf arkadaşlarıydılar. •°•°•°•°•°•°•°•°•°• Not: bu hikaye mizah ve absürtlük içerir, size gülm...