2.0

96 8 14
                                    


Çok uzun zaman olduğunun farkındayım fakat bir türlü bir şeyler yazma motivasyonunu ve zamanını kendimde bulamadım. Bu hikayeye başından beri destek veren ve okuyan herkesten özür dilerim bunun için. Art arda birkaç bölüm atmayı planlıyorum. 

İyi okumalar!


Alberta'nın kapısının önüne geldiğimde duraksadım. Derin bir nefes alıp yavaşça kapıyı tıklattım.

"Girin."

Ardından kapıyı aralayıp gülümsedim. Beni görünce Alberta'da gülümsedi.

"Isla, hoş geldin," dedi, hafif şaşkınlıkla. "Seni görmeyi beklemiyordum. Tatilin erken mi bitti?"

Keşke bitmeseydi, diyemedim. Tam şuan sevgilimle o güzel evde baş başa olmayı ne kadar çok isterim, diyemedim. İçimi tekrar kaplayan mutsuzluğu göz ardı etmeye çalışıp profesyonel olmaya odaklandım.

"Bazı işlerimiz çıktı," dedim, kısaca. "Seninle konuşmak istediğim şeyler var."

"Tabi, otur şöyle," dedi, Alberta masasının önündeki koltukları göstererek. Terleyen avuç içlerimi pantolonuma silip oturdum. Gergindim.

"Konuyu uzatarak zor hale getirmek istemiyorum çünkü yıllardır aramızda olan samimiyete güveniyorum Alberta," dedim, hızlı bir şekilde. Meraklı bir şekilde yüzüme bakıyordu. "Kişisel nedenlerden dolayı istifa ediyorum, kabul edersen sevinirim."

Yüzündeki merakın yerini şaşkınlık almıştı.

"Isla," dedi, koltuğunda dikleşerek. "Bu kararına çok şaşırdım. Hiç beklemiyordum."

"Benimde planladığım bir şey değildi, fakat dediğim gibi, bazı kişisel nedenlerden dolayı bu kararı aldım."

"Anlıyorum," dedi. Yüzündeki üzüntüyü görebiliyordum. Bende aynı üzüntüyü hissediyordum. Yıllardır beraber çalışıyorduk ve işimden, iş yerimden çok memnumdum. Yine de Harry bunların hepsinden önemliydi. Harry'e olan sevgimle işime olan sevgimi karşılaştıramazdım bile. Bu süreçte onun yanında olmalıydım. Beraber olmalıydık.

Benim suskunluğuma karşı Alberta devam etti.

"Bende bunu aramızdaki samimiyete güvenerek soruyorum, Isla. Bana en azından nedenini söyleyebilir misin?"

Ağlamamak için derin bir nefes aldım. Oysa ağlamaya, isyan etmeye çok ihtiyacım vardı.

"Sevdiğim birinin bana ihtiyacı var," dedim, stabil tutmaya çalıştığım sesimle. "Bir süreçten geçiyoruz ve zamanımın hepsini ona vermek, yanında olmak istiyorum. Maalesef bu durumda işim ilk planda değil, üzgünüm."

Dolmaya başlayan gözlerimden dolayı bakışlarımı ellerime indirdim. Alberta'nın derin bir nefes aldığını duydum. Belki anlamıştır, dedim, kendi kendime. Bundan iki gün önce Harry'i görmüştü. Tatilimiz için Harry izin almıştı ve ben şimdi berbat bir halde onun yanına geliyordum.

"Pekala," dedi, Alberta. Bakışlarımı tekrar ona çevirdim. "Sen hem çok sevdiğim bir çalışan hem de çok sevdiğim bir insansın Isla. İşten çıkman bunları değiştirmeyecek. Seni anlıyorum ve bundan sonra da her neye ihtiyacın olursa yanındayım. Bunu unutmamanı isterim."

"Biliyorum," dedim, Alberta'nın tebessümle söylediği cümleler üstüne. "Desteğinizi hep hissettim. Her şey için çok teşekkür ederim."

Ardından ayağa kalktım. Alberta da benimle birlikte kalkmıştı, el sıkıştık. Arkamı dönmek üzereyken tekrar adımı seslendi.

"Bu şirketin kapıları sana kapanmıyor, Isla. Bunu da unutma olur mu?"

Gülümseyip kapıya doğru yöneldim. Çünkü konuşursam ağlamaktan korkuyordum.

-

Evimin olduğu mahalleye saparken, son kez kendimi aynadan kontrol ettim. Eve, sevgilimin yanına gitmeden biraz çeki düzen vermiştim yüzüme. Harry ağladığımı anlarsa her şey daha da zor olurdu.

Arabamı yerine koyduktan sonra hızlı adımlarla evin kapısına ulaştım ve zili çaldım. Kapıyı Ann açmıştı. O da hepimiz gibi kötü gözüküyordu. İçeri geçmem için geri adımladı ve hiçbir şey sormadı. Eminim normal bir zamanda olsak farklı farklı bir sürü soru sorardı.

İçeri geçtiğimde montumu ve çantamı vestiyere bırakıp Ann'e sarıldım.

"Harry ve çocuklar ne yapıyor?" diye sordum kollarının arasından çıkarken. "Gavin hala sinirli mi?"

"Bir süredir tartışıyorlar fakat Gavin Harry'nin üstüne gitmiyor. Niall'a kızgın."

Onaylar biçimde başımı salladım ve ikimizde salona doğru yöneldik. Salonun kapısına geldiğimde ikimizde çocukları sıkı sıkı sarılmış görmeyi beklemiyorduk, şaşırmıştık. Kapıda şaşkın bir şekilde dikildiğimizi ilk fark eden Niall oldu.

"Isla, hoş geldin" dedi, yaşlı gözlerle ama gülümseyerek. Söylediği Harry ve Gavin'in de bize bakmasını sağladı.

"Sulu gözlülük yapıyorsunuz anlaşılan," dedim, koltuğa doğru ilerlerken. Harry'nin yanına oturdum ve ona sıkıca sarıldım. Elleri belime dolandı ve sarılışıma karşılık verdi. Başımı kaldırdım ve Harry'nin yüzünü avuçlarımın arasına alıp gözyaşlarını sildim. Gülümseyerek bana baktı.

"Her zamanki gibi drama peşindeler sevgilim," deyip burnuma ufak bir öpücük kondurdu. Gülümsedim.

Yıllar önce annemin hastalığını öğrendiğimizde de herkes kendi başına ağlardı. Birbirimizin yanında mutlu ve pozitif durmaya çalışırdık. Üçümüzde zorlanırdık fakat sanırım birbirimizden güç alırdık. En önemlisi buydu aslında. Fakat biz, yıllar içinde dağılmıştık. Bizim için bunun olmasına izin vermeyecektim. Her şey ne kadar zorlaşırsa zorlaşsın, Harry'nin yanında olacaktık. Biliyordum.

Düşüncelerime bir perde çekip başımı, Harry'nin omzuna koydum. Onun kokusuna odaklandım.

Gavin tam karşımda oturuyordu ve hastanedeki gibi sinirli gözükmüyordu. Hepimizde olan ve gölgelemeye çalıştığımız hüzünden vardı yüzünde. Ardından bana doğru gülümsedi ve ayağa kalktı.

"Sevgilin yüzünden hepimiz aç kaldık, Isla." diyerek, Harry'e sataştı. Harry buna karşılık kahkaha atmıştı. 

"Ben kalkıp bir şeyler hazırlayayım sizde duş alın. İğrenç hastane kokunuzu alabiliyorum."

Gavin'in sözleri üzerine Harry, "Emredersiniz efendim!" dedi ve beni de elimden tutup ayağa kaldırdı. Odama doğru ilerledik.

Her şey daha iyi olacaktı, olmalıydı. 

cornerstone | harry styles.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin