Üç yıl önce;
Hapishanede konuşulanların üzerinden geçen iki günün ardından, bugün yeni bir başlangıca adım atmıştı Nanami. Uzun uzadıya düşünmediği sözlerin verdiği yükü ancak anlayabilmiş olsa bile, azmi sayesinde bunun da üstesinden gelmişti.
Zaten kararlıydı. İki gün öncesinde kafasına üşüşmüş o plan, ince ince beynine sızıyordu. Ve bu gerçekleştikçe; Nanami'nin de kendine olan inancı, güveni ve umudu artıyordu. Cidden kararlıydı, kendi bildiğini okuyacaktı.
Eğer Tanrı ona yardım etmiyorsa, o da şeytanın inine adım atacaktı.
Otel odasının birinde, ikisi de sessizce oturmaktaydı. Çıkan tek ses, tavandaki pervaneli lambaydı. O da yanarken dönmesinden kaynaklı, gıcır gıcır ses çıkarıyordu. Bir de, saatin tik takları yol arkadaşıydı ikisine. Ancak bunu bile konuşamayacak, hatta umursayamayacak derecedelerdi. Ne de olsa, her şeyden önce Nanami'nin Toji'ye artık bir şeyleri açıklaması gerekiyordu.
Toji ayağını yere vurup duruyordu. Dizlerine doğru eğilmiş bir vaziyette, dirsekleri dizlerine dayalıydı. Avuçlarını çenesine dayamış Nanami'ye bakarken, hayran kalmadığını söyleyemezdi. Zekasına hayran kalmıştı, çok zeki bir plan ile Toji'yi işin içinden çıkarmıştı.
İki gün önce, gergin konuşmanın ardından gerçekleşmişti her şey. Konuşmalarının ertesi gününde -yani dün- Nanami, Toji'ye verdiği yemeğin içine attığı ilaç ile Toji'nin nabzını ölçülemeyecek derecede azaltmıştı. Ailesinden biri kalp hastası olduğu için bu ilacı kullanıyordu, çarpıntısı olduğunda kendisini sakinleştirmek içindi. Bu yüzden doktorlardan reçete istememiş, kolayca halledebilmişti Toji'yi.
Hastaneye gitmeye bile gerek duymamışlardı, karakol doktoru onun öldüğünü söylemiş ve direkt hastaneye otopsi için sevk edilmişti. Yapılan otopside de kalp krizi geçirdiği ortaya çıkmış, ardından da hemen defnedilmişti. Ancak ilacın etkisi uzun süreli olduğundan, Nanami Toji uyanmadan onu mezarından çıkarmayı başarmıştı.
Ve şimdi, Toji bir açıklamayı hak ettiğini düşünüyordu. Çünkü onun hatırladıklarına göre, Toji en son hapishanedeydi. Peki bu otel odasına nasıl gelmişti?
"Susuyorum, susuyorum ancak benim sabrım da bir yere kadar," dedi Toji birkaç sakika sonra, sinirli bir sesle. Olduğu koltukta posizyon değiştirdi; hareketleri her ne kadar yavaş olursa olsun, sesi sinirli olduğunu gizleyemiyordu. Nanami de bunun farkındaydı, ancak nereden başlayacağını bilemiyordu. Birkaç dakika boyunca da aralarındaki sessizliği büyütmekten başka hiçbir şey de yapmamıştı.
"Dün sana verdiğim yemekte ilaç vardı," diye lafa girdi, en sonunda konuşabildiğinde. Derin bir nefes aldı ve sesli bir şekilde yutkundu, çünkü çok gergindi. "Yakınımın kullandığı bir ilaç. Çarpıntı için kullanıyordu, nabzı bayağı bir azaltıyor kullanıldığında."
Toji pürdikkat Nanami'yi dinliyordu. İki gün önce Nanami ona saçma sapan bir şeyler gevelese de, bir kulağından girip öbür kulağından çıkmıştı. Bu yüzdendi hiçbir şey hatırlamayışı ve şu anda sadece Nanami'ye odaklanışı.
"Toz hale getirip yemeğine kattım, karakol revirindeki doktor senin öldüğünü söyledi. Karakolda hengame çıktı, apar topar hastaneye götürüldün... Herkese senin eski bir tanıdığın olduğumu söylediğimden, seninle hastaneye ben gelmiştim. En zoru da ağlıyor numarası yapıyor olmaktı," diye devam etti Nanami. Sesi her ne kadar alaycı olsa da, yüzü hiç olmadığı kadar ciddiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
malengine, jujutsu kaisen
Fanfictionbir çete düşünün. üyelerinin hepsi profesyonel birer hırsız. her gece bir banka soygunu. her gece polisle bir kovalamaca. peki bu suçluları bulmak için atanan polis sen olursan, düzenleri değişir mi? • jujutsu kaisen × fem! reader. • uyarı: kan, m...