sınır, yirmi oy + yorum 🙌🏻
༻❁༺
Bir İstihbarat ajanıydın ve bu görevi taşımak, senin perspektifinden resmen yücelikti. İşini severek yapıyordun bir kere. Mesela her bir ayrıntıda kendini kaybederek dosyalara daha çok bağlanıyor, görevinle resmen gurur duyuyordun. İnfazı başlatan olmak seni tatmin ediyordu, çünkü en büyük iş de sende oluyordu. Her operasyonun ilki sendeydi ve bu, yaptığın işe duyduğun saygıyı arşa çıkarıyordu.
Bugüne kadar çok kez aşağılanmaya şahit olmuştun ancak hiçbiri bu kadar gurur kırıcı olmamıştı. Adamların derdi seninleydi lakin sana olan tehditlerini gidip de Yaga'ya belirtiyorlardı. Bu, seninle yüz yüze konuşmaya bile değmeyeceği anlamına geliyordu ve bunun sana aşılamış olduğu eziklik hissi tarif edilemezdi.
O yüzden telefonu kapattıktan sonra düşündüğün tek şey, ne kadar kaçarsan kaç, eninde sonunda buraya gelmen gerekeceğiydi.
Ne de olsa tilkiler, kürkçü dükkanına el mahkûm geri dönmek zorunda kalıyordu. Yaga'nın seni ezişi ve aşağılayışı hiçbir zaman aklından silinmiyordu ama yapacak bir şeyin de yoktu. İşini kaybetmek istemiyordun ve bu yüzden, istemediğin şeyleri yapmaya da mecburdun. Ve tüm bu sürüncemenin içinde, adımlarının yeri tabii ki belliydi.
Karargâhın kapısının önünde durdurduğun motoru demire bağladığında, gözlerin etrafta gezindi. Hiçbir şey değişmemişti, zaten sen gelmeyeli çok uzun bir zaman da olmamıştı ama kendini buraya yabancı hissetmekten de alıkoyamıyordun.
Yavaş adımlarınla kapıdan içeri girdin ve cebindeki kartı çıkararak turnikeye okuttun. Aldığın tehdit kafanın içinde dönüp duruyordu ve işini kaybetme ihtimali, sana çok büyük bir korku veriyordu. Kendini adadığın ve kutsal bir görev yerine koyduğun mesleğinin belki de yakın bir zamanda son bulacak olması, yüzündeki üzüntünün sebebiydi.
Asansöre binip düğmeye bastın. Gelen asansöre binerek çıkacağın katı tuşladığında düşündüğün tek şey, odaya vardığında nasıl bir konuşmanın geçeceğiydi. Asansör istediğin kata gelip durduğunda ise, derin bir nefes alarak çıktın içinden.
Uzun koridoru arşınladıktan sonra kapıyı çaldın, içeriden gelen "Gir," komutu ile de içeri girdin. Yaga kendi koltuğunda oturuyor, sinirli bir surat ifadesiyle sana bakıyordu. Masanın diğer tarafında duran adamı tanımıyordun, ama onun gözleri de senin üstünde geziniyordu. Yaga'dan yaşça küçük olduğu belliydi ancak şu anki vaziyete bakılırsa, Yaga'dan mevki olarak üst biriydi.
"Merhaba," dedin, içerideki kasvetli havayı dağıtmak istercesine. İsmini bilmediğin adam sana "Merhaba," diye karşılık verirken, Yaga susmayı tercih etmişti. Kapının önünden ayrıldın, yürüyerek ismini bilmediğin adamın karşısındaki koltuğa kendini bıraktın. Ve o zaman anlamıştın, aslında ne kadar yorgun olduğunu.
"Direkt lafa gir Yaga, bir an önce eve gidip uyumak istiyorum ve vaktimi burada harcayamam," dedin laflarını hiç süzgeçten geçirmeden. Yaga'ya hâlâ tavrın aynıydı, bunu değiştirmeyi de düşünmüyordun. Çünkü sana kalırsa seni bu işe seçen kendisiyken, sana güvenmediğini söylemesi resmen ikili oynamaktı.
"Ne olacak, uyarı aldık hepimiz!" diye bağırdı Yaga. Yüzünü buruşturarak ona baktığında, onun tek düşündüğü az önce aldığı haberdi. Ama kendi çapında abarttığını düşünüyordun, bu yüzden onun tüm mimikleri sana absürt geliyordu. Tehdidi alan sendin ama Yaga kendisi için sinirleniyordu.
"Neden bu kadar büyük bir tepki verdiğini anlayamıyorum," dedin bomboş bir tonla. İçinde dönüp duran kötü düşünceler başını ağrıtsa da, bunu karşındakilere yansıtmak istememiştin. Yaga alaycı ve büyük bir kahkaha attığında ise, senin yüzün ifadesizdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
malengine, jujutsu kaisen
Fiksi Penggemarbir çete düşünün. üyelerinin hepsi profesyonel birer hırsız. her gece bir banka soygunu. her gece polisle bir kovalamaca. peki bu suçluları bulmak için atanan polis sen olursan, düzenleri değişir mi? • jujutsu kaisen × fem! reader. • uyarı: kan, m...