BBK-4

4.8K 154 3
                                    

"Lösemiyim." diye daldı söze direkt olarak.

"Ne?!" diye bir nida koptu ikilinin ağzından aynı anda.

"O kadını korumak için böyle bir yalan ortaya atmıyorsun değil mi?" Sordu Irmak Hanım telaşla.

"Bunu nasıl düşünebilirsiniz? Ya da cidden bunu düşünüyor musunuz?" Kükredi resmen Yıldız. İkili ülkedeki geri çekildiler. Bu sırada Irmak Hanım Yıldız'ın kolunu bırakmıştı.

"Hastaneye gidiyoruz." Koridorun ortasında durduklarından beri konuşmayan Çağan Bey girmişti söze.

Bu sefer Çağan Bey tuttu genç kızı kolundan ve sürüklemeye başladı. Genç kız ne kadar kolunu kurtarmaya çalışırsa çalışsın adam bırakmamaya yemin etmişçesine yürümeye devam ediyordu.

Sonunda dışarıya çıktılar, arabaya vardılar ve bindiler. Araba hastaneye doğru yol alırken Yıldız başını arkaya doğru sert bir şekilde yasladı. Dikkat etmesi gerekiyordu. Böyle öğrenmemeliydiler. Hatta hiçbir zaman öğrenmemeliydiler. Hiç böyle kurmamıştı kafasında. Sadece gelecekti, onlarla tanışacaktı, acısını da çekecekti ama onlara belli etmeyecekti, ölene kadar yanlarında kalacaktı ve her şey bitecekti. Öldüğünde de arkasında o öldüğü için gerçekten üzülen kimse ağlamayacaktı.

Hastaneye girdiklerinde Çağan Bey danışmaya bir doktorun ismini söylemiş ve müsait olduğu bilgisini alınca da hiç beklemeden hızlı adımlarla yolunu ezbere bildiği odaya doğru ilerlemeye başlamıştı. Bu sırada yine Yıldız'ı kolundan tutmuş, sürüklüyordu. Genç kız da kurtulamayacağını anlamış, her şeyi akışına bırakmaya karar vermişti.

Bir kapının önüne geldiklerinde Çağan Bey kapıyı çalmış, 'gel' sesini duyunca içeri girmişti. Bu sırada Irmak Hanım onları endişeli bir şekilde, çıt çıkarmadan takip ediyordu.

"Ayaz oğlum, nasılsın?"

"Ben iyiyim çok şükür Çağan baba da galiba sizde bir sorun var?"

Doktor masasının önündeki koltuklara yerleştikten birkaç saniye sonra gerçekleşmişti bu diyalog. Çağan Bey ilk önce derin bir nefes aldı. Sonrasında başlarından geçen olayları tek tek anlattı doktora. Genç kız her ne kadar bu durumdan hoşnut kalmasa da sesini çıkarmadı. Olduğu yere sinmekle yetindi sadece. Elinden gelen başka da bir şey yoktu zaten.

"Şöyle yapalım o zaman; Ben küçük hanımdan birkaç tüp kan isteyeyim, siz onları verin. Sonuçlar en geç birkaç saate çıkar eğer bekleyecekseniz ben size sonuçlar çıkınca bir mesaj atarım. Ne dersiniz?" Son cümlesini genç kıza bakarak söylemişti. Genç kız bıkkınlıkla başını salladı. Tüm bunları söyleyen kaçıncı doktordu artık kestiremiyordu ve sıkılmaya başlamıştı.

"Bekleriz tabii. Bekleriz değil mi kızım?" Çağan Bey ilk cümleyi doktora bakarak söylerken ikinci cümleyi umutla genç kıza bakarak söylemişti. Genç kız buna da kafasını salladı ama o umut etmiyordu. O daha çok korkuyordu. Hangi doktora gitse sonuçlar daha kötü çıkmıştı. Yine aynı şeylerin tekrarlanmasından korkuyordu. Kabullenmişti evet ama yine de korkuyordu. Ölecekti, bunu en iyi o biliyordu ama korkusuna engel olamıyordu.

"Çağan baba, eğer izin verirseniz ben Yıldız'a baş başa biraz konuşmak istiyorum."

"Tabii oğlum, nasıl istersen."

İkili odadan çıktıktan sonra Yıldız derin bir nefes alarak arkasına yaslandı.  Bariz bir şekilde gevşediği belli olmuştu. Çekiniyordu onlardan. Ama sadece onlardan değil tanımadığı herkesten çekiniyordu. Doktorla aynı odada, tek başına olduğunu fark ettiği an vücudu kasıldı.

"Bak Yıldızcığım. Şimdi senden bana karşı tamamıyla dürüst olmanı istiyorum. Anlaştık mı?" Kafasını salladı yine. Sıkılmaya başlamıştı artık.

"Hastalığının tam olarak ne olduğunu bana söyler misin? Daha doğrusu belirtilerin neler? Yanlış teşhis konmuş olabilir. Bu yüzden emin olmam lazım."

"İlk başlarda mide bulantısı, baş dönmesi ve burun kanaması vardı, ki bunlar tipik lösemi belirtileri, ve yapılan tahlillerle lösemi teşhisi konuldu. Sonrasında da tedaviye başlandı ancak ilaçlar hiç etki etmiyordu ve belirtiler sadece lösemi belirtileriyle kalmıyordu. Daha sonralarda tümör ve kanser belirtileri başladı. Doktorum bundan sonrasına kendisinin bakamayacağını hatta ve hatta bunun daha önce hiç görülmediğini belirtti. Ama yine de beni tanıdığı, kendisinden daha iyi bir doktora yönlendirdi. Orada da tahliller yapıldı, teşhis konulmaya çalışıldı fakat ne konulan teşhisler ne de başlanılan tedaviler etki etmedi. Sonra da vücudumun kendi kendine hastalık ürettiğini söylediler. O gün bugündür de sadece ağrılarını azaltması için ilaç kullanıyorum. Şu ana kadar gittiğim doktorlardan hiçbiri bana yaşayabileceğime dair tek kelime söylemedi. O yüzden size tavsiyem bana umut vermeye kalkmayın. Birazdan gidip kan vereceğim, siz de sonuçlara bakıp tedavi için çok geç kalındığını bundan sonra tedaviye başlamamın bana sadece acı vereceğini falan zırvalayacaksınız. Tamam mı?"

Gelecek olumlamayı beklemeden kapıdan çıktı ve ardından kapattı. Arkasında da şaşkınlıktan ağzı açık kalmış bir doktor bırakarak.

Babanın Bahtsız Kızı (Devam Ediyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin