BBK-20

1.1K 46 2
                                    

Gözlerini açtığında neden uyandığını bilmiyordu. Gözlerini tavana dikip öylece beklemeye başladı. Ne kolunu kaldıracak enerjisi vardı ne de komodinin üzerindeki telefonundan saate bakacak. Çok yorgun hissediyordu ve bunun sebebinin bünyesinde yeşeren yeni bir hastalık olmasının ihtimali yüzünden enerjisi daha da düşüyordu.

Kapı çalınca "Evet?" diye cılız bir sesle söylendi. Hiç gücü yoktu.

Kapıyı açıp hafif bir heyecanla içeri girdi. Ona gittikçe daha fazla alışıyordu ve bundan hiç de rahatsız değildi. Aksine bir kız kardeşi fikri artık hoşuna gidiyordu. Onunla yakınlaşmadan önce onun için bu kadar değerli olacağını bilmiyordu.

"Günaydın, kahvaltıya gelecek misin?"

"Günaydın. Kendimi pek iyi hissetmiyorum bu yüzden gelmeyeceğim." Sesi hiç istemese de yorgun ve durumunu anlatır gibi bitik çıkmıştı. Bu onu rahatsız etse de düzeltmek için bir çabada bulunmadı.

"Neyin var güzelim? İyi misin?" diye telaşla sormuş ve yanına yaklaşmıştı Çağatay. Ona bir şey olmasının düşüncesi bile onu deli ediyordu.

"İyiyim. Sadece kendimde hareket edecek gücü bulamıyorum."

Bir süre duraksadıktan sonra aklına gelenle devam etti. "Diğerlerine bir şey söylemesen olur mu?" Onu küçük görmelerini istemiyordu. Zaten gözlerinde yeterince kötüyken bir de yalancı ve çok iyi bir oyuncu olmak istemiyordu. Biliyordu, ne olursa olsun değiştiremeyecekti düşüncelerini. Değişse bile çok geç olacaktı, hissediyordu.

"Tamam, merak etme. Hastaneye gitmek ister misin? Hem diğerlerinin de haberi olmamış olur. Hm, ne dersin?"

Biraz düşündükten sonra kafasını salladı. Bu onların önünde bayılıp kalmaktan çok daha iyiydi.

"Tamam o zaman. Hazırlanmana yardım etmemi ister misin?" Anlamıştı kolunu kaldıramayacak kadar yorgun olduğunu. Yıldız her ne kadar istemese de kafasını salladı. Bunun üzerine Çağatay odadaki dolaba doğru ilerledi. Gözüne Yıldız'a yakışabilecek bir şeyler kestirip onları alarak Yıldız'ın yanına gitti.

"Kendim giyebilirim." diyerek kıyafetleri aldı Yıldız.

"Arkamı dönmem yeterli olur mu senin için yoksa odadan çıkayım mı?" Bu düşüncesi kalbinin yumuşamasını sağladı ve "Arkanı dönmen yeterli." dedi. Zaten baksa bile onun için pek sorun olmazdı. Morluklarla dolu vücudu kimsenin ilgisini çekemeyecek kadar kötü durumdaydı.

Çağatay arkasını döndü ve Yıldız hızlı olmaya çalışarak getirdiklerini giyindi. Daha sonra Çağatay'a dönebileceğini söyleyerek banyoya gitti, oradaki işlerini halletti ve çıktı.

Canı hiçbir şey yapmak istemese de hastaneye gitmek iyi bir fikirdi. Hem belki enerjisini yükseltebilecek birkaç ilaç verirlerdi.

Telefonunu alarak odadan dışarı çıktı, arkasından da Çağatay. Tam merdivenlerin önüne gelmişlerdi ki Çağatay kollarından birini Yıldız'ın bacaklarına, diğerini de sırtına doladı ve o şekilde aşağı inmeye başladı. Yıldız şoktan konuşamıyordu.

"N'apıyorsun?" dedi üzerindeki şaşkınlığı biraz da olsa attıktan sonra.

"Seni taşıyorum." dedi çok normal bir şey yapar gibi.

"Onu görebiliyorum. Neden yapıyorsun?"

"Yorgunsun çünkü."

Yıldız birkaç saniye duraksamanın ardından pes etti ve "Teşekkür ederim." diye mırıldandı. Hemen sonrasında da kafasını Çağatay'ın omzuna yasladı.

Merdivenlerin sonuna yaklaştıklarında Yıldız aşağıda kimsenin olmamasını umdu ve umduğu gibi de oldu. Bulundugu yerden inmek istemiyordu.

Çağatay dış kapıdan çıktı ve kendi arabasına doğru ilerledi. Yıldız'ı yolcu koltuğuna yerleştirdikten sonra kendisi de dolanarak şoför koltuğuna oturdu ve zaten takılı olan anahtarla arabayı çalıştırdı ve hastaneye doğru sürmeye başladı.

Babanın Bahtsız Kızı (Devam Ediyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin