Issız Şehir

24 6 0
                                    

Kayboluş
Bir ay çiçeğinin tarlaya atılması hızında başladı her şey . Küçücük bir tohumdum ben . Sulanmayı bekleyen . Bir gün birileri geldi ve sulama ibriğini eline aldı . Ve ben bir ay çiçeği gibi büyüdüm .

"Anne ! Ben çıkıyorum . Bir işim var markete kadar gidip geleceğim . Sağol anne bende seni seviyorum. " Bazen tırnak işaretleri sadece cümle kurmak için açılmazlar . Yada bir şey söylediğini belli etmek için. Ben hep kendi kendime konuştum . Sürekli sesimi duyurmaya çalıştım . Tırnağı hiç kapatmadım . Konuşmaya devam ettim . Ama sadece kendime zarar veriyordum .

Annem her zaman olduğu gibi cevap vermedi , yüzüme bakmadı . Elime sıkıştırdığı 20 lira ile birlikte " Al şunu marketten de iki ekmek 3 yumurta alırsın " dedi ve gitti salona . Hayatım anneme kendimi ispatlamaya çalışan , başalarımı , hayatımı , " ben buradayım " , deyişimi göstermekle geçti . Ama annem kulaklıklarını takmıştı çoktan . Duymuyordu beni .

Annemin verdiği 20 lira ile birlikte , markete doğru yola çıkmaya koyuldum . O an bir şey fark ettim . Kulaklığımı unutmuştum . Benim için en değerli olan şeyi . Yolları boş geçemiyordum . Müziksiz yollar , notasız şarkılardan farksızdı benim için . Anlamsız . Hızlıca eve doğru koşturduğum sırada , eve doğru girmiştim çoktan . Annem kapıyı kapatmaya bile tenezzül etmemişti . Şaşırmış mıydım ? Tabiki hayır . Hızlıca telefonumu aldım ve tekrar çıktım . Kulaklığım da Raşit Avcının " Ay Çiçeklerim " şarkısı çalıyordu . Bu şarkıyı çok seviyordum . Bir köy kasabasında doğup büyümüştüm ben . Tarlaların , ay çiçeklerinin , ay çekirdeklerinin , türlü türlü meyvelerin olduğu bir kasabada . Ve her gün sulamaya özen gösterdiğim ay çiçeklerimin büyümesini izleyerek ayrıldım o kasabadan ...

Markete ulaştığım da , taze taze ekmeklerin , bakkalın verdiği güzel hissiyatın , veresiye defterlerinin ve Hüsnü amcanın verdiği sıcak gülümsenin altına bırakmıştım kendimi . Bakkal bana evimden daha sıcak geliyordu her zaman . Çünkü burası benim evim gibiydi . Ailemin bana vermediği bir çift yorganın sıcaklığı buradaydı . Ben de buradaydım iyi ki .

Bunları dememden sadece iki saat geçmişti . Koskoca bir iki saat . Sessizlik , bağırış çağırış , kin kusmalar , nefret haykırmalar . Ve kaçınılmaz son . Sessizlik . Annem bir anda buradan taşınıp , Antalya'ya yerleşeceğimizi söylemişti . Oysaki ben İzmir de çok mutluydum , Ama unuttuğumuz bir şey vardı . Önemli olan benim mutluluğum değildi . Onların mutlu olmasıydı . Ve öyle de oldu .

Benim bir annem yoktu . Bir babam da . Onlar benim için varla yok arasında bir çizgiden bile inceydi . O çizgi belli bir yaştan sonra koptu . Ben büyüdüm , 19 yaşına geldim , çocukluk evremi tamamladım . Onların da sorumluluğu bitti o vakit . Günlerim annem ve babamın kavga etmesi ile geçip durdu . Annem bir keresin de bana " keşke seni hiç doğurmasaydım , masraftan başka bir şey değilsin " . Demişti . Sorun da buradaydı . Sorumluluk almaktan korkan insanların , bir süreliğine hormonlarına hakim olamayıp spermini yumurtaya ulaştırmak için çabaladığı o yerdeydi . Tek çabaları da buydu . Gerisi önemli değil onlar için .

Hala adımı merak ediyorsunuz değil mi ? Benim adım Beste . Notaları karışmış , akordu bozulmuş , doğru ses veremeyen gitarın , tellerini kendi kendine düzenletmeye çalışan beste . Bir gitar , beste yapmak için alınır , o sözleri yazmak için ya da . Ben ne sözleri biliyorum , ne de akort etmeyi gitarımı . Artık gitarımın telleri koptu . Ben düzeltemiyorum .

Saat akşam 9 a gelirken , kapının açılış sesiyle birlikte , babamın eve sarhoş geldiğini anladım . Annem hiddetle amerikan mutfağımızdan ayrılıp , babamın çaldığı kapıyı sertçe açtı .

- Benimle konuşurken yüzüme bak artık be
adam ! Bıktım senin eve sarhoş gelmelerinden . Seni bunu bildiğime rağmen benim de bildiğimi bildiğin halde başka kadınlarla beni aldatmandan sıkıldım . Anlıyor musun sıkıldım !

- Ya bi sus be kadın . Zaten kafam kazan gibi . Biraz dinleneyim çıkalım . Arabada ütülersin kafamı .

- Sende ütülenecek kafamı kalmış be ! Kafanı s'keyim senin

O an bir tokat sesi ve yere düşüş . Annemi sevmiyordum . Ona karşı içimde hiç bir duygu kırıntısı yoktu . Ama ona üzülüyordum . Her ne kadar nefret de etsem ondan , o benim annemdi . Beni dünyaya o getirmişti . Babamın onu her aldattığında , kendini odalara kapatıp saatlerce ağladığı zamanlar beni yanından kovduğun da , bende onunla ağladım . O diğer kapıda , ben ise kapının dışındaydım her zaman ki gibi . Ayrılmasının tek sebebi vardı , babam zengin bir iş adamı idi . Annemin durumu ise fakirlikten de öte evsizlikti . Gece kondu alacak paramız bile yoktu . Kendi rahatlığı için bu evliliği sürdürmek istiyor du .

Her zaman sordum kendime . Annem benden ne istiyor ? Ben ne yaptım ona ? Hatam nerede diye ? Bu yaşadığımız olayların suçlusu olarak beni görüyordu ? Benim dünyaya gelmem . Ama kim ne derse desin ben birilerine huzursuzluk vermek istemiyordum . Her ne kadar bunların suçlusu beni dünyaya getiren bu iki insan da olsa , susacaktım . Onların hatası benim hatam olmayacaktı . Bu evden kaçacaktım ...

Evimiz zemin kattaydı . Buda benim için iyi bir avantajdı tabi ki . Onlar buradan taşınmak gitmek istiyordu , fakat ben buna izin vermemeyecektim . Yolun sonu çamurlu olsa bile , ben o çamurdan ellerimle çıkacaktım . Hızlıca önemli bir kaç eşyamı alıp zemin kattan atladım . Evimiz iki taraflıydı , bir tarafta stabil , normal , şirin , çok gösterişli olmayan bir arka bahçemiz , önde de yeşilliklerin olduğu , küçük bir tarlamızın bulunduğu ay çiçekleri vardı . Bu ay çiçeğini ben büyütmüştüm . Ağlaya ağlaya gözyaşlarımla büyüttüğüm ay çiçeklerine tekrardan gözyaşlarımla veda etmek zorundaydım . Hızlıca arka bahçemizden ön bahçemize geldim ve onlarla son kez vedalaştım .

Telefonum da Van Goghun Ay Çiçekleri şarkısı çalarken kendimi müziğe çoktan bırakmıştım . " tüm gece boyunca seninle kalabilirdim ... sırf güneşin doğuşunu görebilmek için ... tüm gece boyunca seninle kalabilirdim ... sırf güneşin doğuşunu görebilmek için ... Ama artık senin yanında uyuya kalmaktansa , uyanık kalmayı tercih ediyorum .

Birden telefonum bilinmeyen bir numara tarafından çaldı . Numaranın üstünde koskoca bir BİLİNMEYEN NUMARA ARIYOR ... yazısı dikkatimi çekerken telefonu açtım .

- Alo merhaba 5 6 saniye arayla birlikte çekinerek konuşmaya çalışıyordum . Çünkü karşındakinin kim olduğunu bilmediğim için tedirgindim !
Alo , Aloooo , alooooo , alooo . Kimsiniz acaba ? Neden bu numarayı aradınız ?

Karşı taraftan ses gelmiyordu

Sessizlik ... daha çok sessizlik ... Ve daha çok ...

Sonunda bir ses yükseldi karşıdan

- Merhaba , bu bir felaket duyurusudur . Eğer hemen 20 dakika içinde atacağımız konuma gelmezseniz bir felaketin başlamasına sebep olacaksınız .

Anında kapanan telefon , anlam vermeye çalışan yüz ifadem . Şaşkınlıktan donmuş suratım . Çarpan kalbimin hızı . Ne yapacaktım şimdi ? Bir felakete gittiğimi bile bile oraya doğru bir adım mı atacaktım , yoksa felaketin gelmesini mi bekleyecektim ?

Karanlık TarafHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin