Kırık Kanatlar

127 13 2
                                    

Yüksek kulelerin duvarlarına çarpan rüzgarın sesi kulaklarıma dolarken bakışlarımı göğe diktim.

Göğün eşsiz güzellikleri az da olsa tebessüm etmeme neden olurken hissizlik bedenimi tekrar ele geçirmişti.

Kapı tıklatılırak açılırken bakışlarım hala gökteydi.

"Efendi Allen. Babanız sizi bahçede bekliyor."

Geçen bulutları izlerken elimi güneşe uzattım. Tenimi yalayıp geçen rüzgarın ve güneşin sıcaklığı uçuyormuşum gibi hissettirirken acı ile hareketsiz kaldım.

Bakışlarım kanatlarıma dönerken hareketsizce duran ölü uzuvlar gibiydi benim için...

Kangren olmuş fakat kesilemeyen uzuvlar. Altın zincirlerle bağlı uzuvlar...

Yavaşça yerimde hareketlendiğimde ayağa kalkarak kanatlarımı yok ettim.

Bir meleğin kanatlarını yok etmesi demek, kendinden ve tanrının lütfundan vazgeçmesi demekti. Kendi doğasına ihanet etmesi demekti. En azından benim için...

Odadan ayrıldığımızda hemen arkamdan ilerleyen Ellie'e yandan baktım. Beyaz kanatları sırtını süslerken fazla özgür görünüyordu. Bakışlarımı önüme döndürdüğümde basamakları indim.

Sanki bir kafesin içinde öylece duruyordum. Kafesin kapısı açık olsa bile oradan çıkamıyor, uçamıyordum...

Sıkıntı ile boğazımdaki kumaşı çekiştirerek malikanenin kapılarından çıktım.

Heykellerle ve altınlarla bezeli bahçe bir an için beni rahatlatsada gelen sesler bu ferahlığı alıp götürmüştü.

Misafirlerin kahkahaları bahçeye dağılırken onlara doğru yaklaştım. Beni görenler ayaklanıp önümde eğilirlerken gülümsemeye çalıştım.

"Prens Allen..."

Elime uzanıp öpen adam ile öylece durdum. Mavi gözleri bana alttan muzip bir ifade ile bakarken görmezden geldim.

"Sevgili oğlum geldiğine göre asıl meseleye dönebiliriz."

Onlar konuşurken benim için çekilen sandalyeye oturup tiksintiyle şatafatlı masaya baktım.

Tek yaptıkları domuzlar gibi yiyip içmekti. Onlara verilen lütufları böyle değerlendirip yok oluyorlardı.

Gözlerim beyaz kanatlarda gezinirken masada kanatları gizli olan tek ben vardım.

Yıllar önce kanatlarımı kullanabilirken bir gece de hayatım mahvolmuştu. Kanatlarımı sabah kalktığımda hissetmemiştim. Arkama baktığımda ise onları gömüştüm fakat nafileydi.

Yıllardır onları sırtlasamda birdaha uçamamıştım. Özgürlüğümün çalınmasınıda hazmedemiyordum.

O an masada konuşulan konuya dikkattimi verdim. Zira cehennem son zamanlar epey konuşulan bir konuydu.

"Cehennem zaptedilemez baş melek Hector."

Konuşan melek cennetin komuta zincirinin başı olan Felix di. Ses tonunda bile cehenneme olan öfkesi ben burdayım diye bağırıyordu.

"Biliyorum, biliyorum lakin buna elbette bir çözümüm var. Anlaşmalar medeni bir şekilde ve savaş olmadan barışa varmayı hedefler."

Baş melek Nemesis kaşlarını çatarak konuştu. Konseyin en genç üyelerinden biriydi.

"Efendim şeytana anlaşma yapacak kadar güvenecek misiniz? Şeytan bundan bir çıkarı olmadan kabul etmeyecektir."

Babamın bakışları saniyelik bana değerken kaşlarım çatıldı.

GÜNAHLARIN KANATLARI (GAY) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin