"hey, minho!"
arkasını döndüğünde gülerek ona doğru yürüyen genci görünce gülümsemesini tutamadı minho.
gençler arasında mesafe kalmadığında sıkı sıkı sarıldılar birbirlerine.
"bugün nereye gidiyoruz minho-yah?" el ele yürürlerken konuştu jisung.
"bugün seni özel bir yere götürüyorum jisung."
"gerçekten mi? neresi orası minho~"
minho,jisung'a dönüp gülerek cevapladı.
"sürpriz, sincap"
jisung, yanaklarını şişirip önüne dönünce minho onun bu haline gülümsemeden edemedi.
yaklaşık 15 dakika sonra achasan dağına geldiler. jisung, gülerek minho'ya dönüp konuştu.
"biliyor musun minho hyung, buraya hayatımda hiç gelmedim. arkadaşlarım buraya geldiklerini anlatırdı ama ben asla gelemezdim."
"eskiyi düşünme, ben seni getirdim buraya küçük sincap." jisung'un yanağını sıkarak söylemişti.
jisung'un kolunu çekiştirip tüm şehrin göründüğü bir banka oturttu jisung'u.
"beni burada bekle jisung, dondurma alıp geliyorum."
"tamam minho-yah!"
gidip dondurma alırken uzaktan jisungla konuşan genci gördü. biraz daha dikkatli bakınca bu gencin seungmin olduğunu anlamıştı. gülüşüyorlardı beraber. minho, bu kadar küçük bir olay yüzünden bile kıskançlıktan kafayı yemek üzereydi.
minho o an anlamıştı. ilk hedefi seungmin'di.
dondurmanın ücretini ödeyip iki gencin yanına güler yüzle gittiğinde bir dondurmayı jisung'a verdi.
"selam seungmin, burada olacağını bilseydim bir dondurma daha alırdım. istersen benimkini alabilirsin, biraz hasta gibiyim zaten sadece jisung için yiyecektim."
seungmin gülerek kabul etti dondurmayı.
"seungmin, uzun zamandır görüşmüyorduk. gelecek hafta müsait olduğun herhangi bir gün beraber vakit geçirelim mi?"
"oh, haklısın hyung. uzun zamandır beraber vakit geçirmiyorduk. çarşamba günü herhangi bir planım yok, sen de müsaitsen buluşabiliriz."
"müsaitim, o gün attığım konumda buluşalım."
"peki hyung." dedi seungmin gülerek.
jisung ve seungmin gülerek konuşmaya dönerken minho, planını yapmıştı bile.