killer'ı hemen bitirmek istiyorum artık, o yüzden sürekli bölüm yazıyorum
bunu yazmak artık sıkmaya başladı, farklı hikayeler denemek istiyorum.
bölüm sonuna taslaktakileri koyucm.
ballısınız he
jisung
hyung
benim eve gelir misin
bi' şey konuşmalıyızminho
ne konuşmalıyızjisung
sürpriz ;)minho
uhm, peki.
geliyorumtelefonun ekranını kapatıp oturduğu koltukta gerindi jisung.
eliyle cebindeki kelebek cinsi bıçağı yokladı. orada olduğundan emin olduğunda yüzünde belirli bir gülümseme belirdi. bugün tüm arkadaşlarının intikamını alacaktı.
ve tabi minhoyu öldürmenin intikamını da.
on beş dakika sonra kapının çalmasıyla oturduğu yerden kalkıp kapıyı açtı. samimi bir gülümsemeyle "hoşgeldin" dedi. minho, aynı şekilde selam verip içeri girdi.
jisung, kapıyı kilitleyip salona geçerken minho'nun arkasından minho'ya çok kötü bir şekilde bakıyordu.
"ne konuşmalıyız?" dedi minho, kanepeye otururken. jisung ise tam yanına, dibine oturmuştu. vücutları birbirine değiyordu.
"ah, bunu nasıl söylemeliyim bilmiyorum. ama bu sana söyleyeceğim son şey olacak." minho, jisung'un son cümlesinin ardından tek kaşını kaldırmış jisung'a bakıyordu.
" o ne demek jisung, neden son şeyin olsun ki?"
"arkadaşlarımı neden öldürdün?" jisung, konuya direkt dalmıştı. o an aklından çok fazla şey geçiyordu.
yapmalı mıyım
yapmamalı mıyım
yapmak zorunda gibi hissediyorum
ama yapmamam gerek
zorunda mıyım
o arkadaşlarımı öldürdü
ona aşığım
ama
intikamlarını almalıyım
o tüm bunları düşünürken minho, ona pişman ve çaresiz gözlerle bakıyordu. jisung, kanepede dizlerinin üstünde oturup başını minho'nun başına yaklaştırdı.
"soru sordum." minho, jisung'un nefesini dudaklarında hissetmesiyle irkilerek geriye çekilmeye çalıştığında; jisung, minho'nun başının arkasından tutarak. minho, duygusal bir sesle fısıldasa bile daha fazla ses çıkabilecek bir tonda konuştu.
"ben... seni çok fazla sevdim."
jisung'un ağzından kısa bir gülüş çıktı.
"sevdin mi? sevmek bu değil minho. sevmek, bu." diyip dudaklarını birleştirdi.
minho, gözlerini şaşkınlıkla açtı ilk başta. yaklaşık beş - altı saniye sonra gözlerini kapatıp karşılık verdi jisung'a.
sert bir öpüş değildi. nazik bir öpüş de değildi. duygu yüklüydü bu öpüş. konuşmak istedikleri şeyler vardı ikisinin de. istedikleri şeyleri sesleriyle değil, bu öpüşmeyle anlatıyorlardı adeta.
bir dakika sonra ayrıldıklarında bakışıyorlardı, nefes nefeselerdi. ikisi de ağlıyordu.
jisung, minho'nun dikkatini çekmeden kelebek bıçağı çıkarttı.
minho, sadece jisung'un gözlerine odaklanmıştı. jisung, minho'nun kucağına çıkmıştı. minho, damarlı kollarını jisung'un ince beline doladı. tekrar öpüşmeye başlamışlardı.
daha deminki öpüşmelerinden daha tutkulu öpüşüyorlardı.
jisung sağ elindeki bıçağı minho'nun karnına sapladı aniden. minho'nun ağzından on metre öteden duyulabilecek bir ses çıkmıştı.
minho, öleceğini anlamıştı fakat hâlâ jisung'u öpmek istiyordu. jisung, minho'yu öpüyordu, minho ise jisung'u.
on beş dakika boyunca sadece nefes almak için mola vermişler, sürekli dudaklarını buluşturmuşlardı.
on beş dakika sonra minho, kan kaybından ölmüştü.
abi bi angel'a bi bakın ya kurban