sekiz

511 49 31
                                    

felix, kafası karışık bir şekilde changbin'in evine geldiğinde ortalıkta ne minho ne de changbin vardı. mutfağa doğru gittiğinde büyük bir fanus içinde çikolatalı kurabiye ve fanusun üzerinde bir not ile karşılaştı.

kurabiyelerden mutlaka yiyip attığım konuma gel
ölmeden önceki son isteğim olarak düşün felix

"ölmeyeceksinki..." felix, acı bir şekilde gülümseyip fanusu açtı ve kurabiyelerden birisini alıp ağzına attı.

her zaman yediği çikolatalı kurabiyelerden çok çok daha lezzetli bir tat almasıyla gözlerini açtı ve sanki bağımlılık yapmış gibi yemeye devam etti.

kurabiyeler bitmeye yakın ağlamaya başladı. neden ağladığını bilmiyordu, sadece ağlamak istiyordu.

evde işi bittiğinde arabasına bindi ve changbin'in attığı konuma doğru ilerlemeye başladı.

başı dönüyor, midesi ağrıyordu. heyecandandır diye düşündü felix. navigasyonu takip ederken ormanın ortasında buldu kendini.

arabadan indiğinde üç adım attığında etrafına baktı. kimse yoktu. dört yanında da neredeyse bulutlara değen ağaçlar vardı.

"hey" felix, gelen ses ile arkasına baktı. hiç görmek istemeyeceği kişiyi görmesiyle gülümsemesi soldu.

"sen.. neden buradasın?"

"ölmüş birisi sana mesaj atamaz veya kurabiye yapamaz değil mi felix? özellikle seni seven birisi öldüyse sana yaptığı kurabiyeye zehir koymaz."

"n-ne?"

"ölmeye mahkumsun felix. sana burada başarılar. araban çalışmıyor ne de olsa."

gülümseyerek arkasını dönüp gitti minho. felix'in göremeyeceği ağaçların arasındaki arabasına bindi ve felix'i izlemeye başladı. felix'in ölmesini beklerken arada telefonuna bakıyor, kitap okuyor ve başka şeyler yapıyordu.

yaklaşık 3 saat geçti. hâlâ felix'i izliyordu. felix, yavaş yavaş ölüyordu.

bir anda yere bıraktı bedenini, yarım saat sonra ise kuşlar, cesedini yemeye gelmişti

KİLLER YÜZ OLDU ABİ

ÇOK MUTLUYUM OF OF

TEŞEKKÜR EDERİM CİDDEN AY

;killer !?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin