0.4

11 1 0
                                    

Yaklaşık dört gündür güneş yüzü görmüyordum. Küçücük camsız  boş bir odaya tıkılı kalmıştım. Gücümü yeterince kaybetmiştim, vücudumda ağrılarım oluşmaya başlamıştı, kendimi ayakta tutacak gücüm bile yoktu. Tek umudum daha fazla burada çürümeden babamın beni bulmasıydı. Sahi şu an ne yapıyordu acaba?
İki gün önce Verda'yı iyileştirmeye çalışırken daha fazla gücümün kalmadığını anlamıştım ve eğer onu iyileştirseydim şu an çoktan gözlerim kapanmıştı. Gücümün çoğunu ona harcamıştım ama şu an kendime ayırdığım güç nefes almama zor yetiyordu.

Ateş hiç tanımadığım biriymiş meğersem. Hiç anılarımız yokmuş onunla, kocaman bir masal dünyasının içimdeymişim gibi. Kırmızı başlıklı kız bendim ve beni yemek isteyen bir kurt sürüsü vardı.
Buradan çıkacağımı biliyorum, çünkü babam ne olursa olsun beni kurtaracaktı. Burdan çıktığımda ise Ateş'in sonu olucaktı.
Üstüme kitli olan kapı birden açıldığında dışarıda ki ışık odaya vurdu, iki gündür ışık görmediğim için refleks olarak kollarımla gözümü kapattım.

Vural elinde olan tepsiyi yanıma getirip diz çöküp oturdu. "Bugün nasılsın Dora'cığım? Elimden geldiğince sana iyi bakmaya çalışıyorum ama bazı şeyler karşılıklıdır. Burada kaldığın için kızmıyorsun bana değil mi?"

Tepside bir kase çorba bir bardak su ve ilaç vardı.
"Hadi yemeğini ye de ilacını da iç, belki biraz da olsa ağrıların diner." Bu ilaçlar hiçbir işime yaramazdı, beni tekrardan ayağa kaldıracak tek şey vardı o da iğne.
"Babam beni bulduğunda seni öldürücek biliyorsun değil mi?" Elini saçlarıma getirip saçımı okşamaya başladı. Eline vurup ondan uzaklaştım.
"Gönenç'e çok güveniyorsun Dora, güvenme.!"

"Ne saçmalıyorsun sen? O benim babam ondan başka güveneceğim hiç kimse yok!"
"Tabii öyle, ama gerçek aileni hiç mi merak etmiyorsun? Gönenç'in seni nasıl bulduğunu hiç mi merak etmiyorsun? Yerinde olsam ona fazla güvenmem! Herkes en yakınından yer darbeyi nasılsa."

Vural yanımdan gittikten sonra önümde duran tepsiyi kendimdem uzağa fırlattım. Ne saçmalamıştı öyle! Ya da doğruları mı söylüyordu? Aklım da fikrim de şu an bana ihanet edecek düşüncelerle dolmuştu.
Gerçek ailemi hep sormuştum babama. O da onların nerede olduğunu bilmediğini, çok fazla onlar hakkında araştırma yaptığını fakat nerede ve nasıl olduklarına dair bir iz ya da bir bilgiye ulaşmadığını söylemişti.
Ben de on dört yaşımdan bu zamana kadar konusunu dair açmadım.

Tüm ailem Gönenç Saral olmuştu çünkü. Abim, annem, babam. Peki ya Vural doğruları söylüyorsa? Ona güvenmemem konusunda ya haklı çıkarsa?
Nedenini bilmediğim bir şekilde beynimi tırmalıyordu bu düşünceler. İçimde bir his Vural'ın haklı olduğuna inanıyordu.

Odanın kapısı tekrardan açıldığında bu sefer gelen kişi Ateş'ti.

"Hadi kalk, Verda neredeyse iyileşecek onu iyileştirdikten sonra gidiceksin zaten. Güçsüz numarası yapmayı kes, istesen burayı yıkarsın ikimizde biliyoruz bunu!" Ateş yanıma gelip kolumdan beni çekiştirmeye başladığında asabım bozulmuştu iyice. Ona olan nefretim de öfkem de her hareketinde ikiye katlanıyordu.

Ben de Dora Saral isem bu yaptıklarını burnundan fitil fitil getireceğim Ateş Ilıcalı.

Zor bir şekilde ayağa kalktığımda duvarlara tutuna tutuna yürümeye başladım. Sürekli olarak gözüm kararıyordu, kocaman ağacın dalında sallanan bir yaprak kadar güçsüzdüm. Ateş kolumdan tutup beni yürütmeye başladığında bir yandan destek oluyor bir yandan da tuttuğu kolumu iyice sıkıyordu.

"Dua et Ateş, dua et! Şu an karşı gelecek kadar gücüm olmadığı için dua et, yoksa seni öldürmem on saniyemi bile almazdı!"
"Birazdan kim ölücek görürüz."

Verda'nın odasına geldiğimizde fark ettiğim ilk şey kablolardan kurtulmuş olmasıydı. Demek ki gerçekten iyileşmişti. İyileşmiş olmasına sevinmiştim. Ama onu uyandırmak için son gücümü kullanırsam bu sefer ben uyuyor olucaktım.
Verda'nın yanına gidip elimi kalbinin üzerine koyup onda kalan tüm acıyı silmeye çalışıyordum, ama bu o kadar zordu ki.

Aniden Ateş'in yere yıkıldığını görünce istemsizce içimi kocaman bir korku sardı. Aşağıdan silah sesleri geliyordu. Merih aniden gözümün önünde canlanıvermişti. Demek babam beni kurtarmaya gelmişti.

"Dora hadi kalk! Birazdan burası toz dumana karışıcak!" Merih'in dediklerini algılayamıyordum. Yavaş yavaş gözüm kararmaya başlamıştı tekrardan, beynim uyumam için beni zorluyordu sanki. Bütün gücümün bittiğini Verda'nın hareket etmesinde anlamıştım.
Daha fazla bünyem bu hastalığı kaldıramadı ve gözlerim tamamen kapandı.

Kızını kurtarmak için yaptığı büyük planı harekete geçirmeye gidiyordu en sonunda. Dora'nın zarar görememesi için kusursuz bir plan yapması gerekiyordu aksi halde biricik kızına kötü şeyler olabilirdi.
"Merih en fazla kaç dakika gücünü kullanabilirsin?"
"Max yarım saat, Dora için bir saate kadar zorlarım ama." Dedi Merih özgüvenli bir şekilde.

"Kutay sen Vural'ın kılığına girip eve giriceksin o sırada da Merih seninle birlikte içeriye girip Dora'nın nerde olduğunu bulmaya çalışacak. Merih, Dora'yı bulduktan sonra operasyonu başlatıcaz."

Plan takır takır işliyordu. "Onu bulduğumuzda ya onun için çok geç olmuşsa?" Dedi Adez.
"Dora gücünün azaldığının farkında, iğne olmadığı için kendini zorlayıp başkasını iyileştirecek gücü kalmaz. Eğer iyileştirirse onun için büyük risk olur."
Kutay çoktan Vural'ın kılığına girip eve girmişti. Merih oda oda geziyor ama bir türlü Dora'yı bulamıyordu. En sonunda Ateş'i Dora'nın kolundan tutup çekiştirirken gördüğünde sessiz bir şekilde onu takip etmeye başladı.

Kocaman bir odaya girdiklerinde Merih hemen fırsat bulup Ateş'in ensesine onu bayıltmak için sertçe vurdu. "Dora hadi kalk! Birazdan burası toz dumana karışacak."
Dora yavaş yavaş bir çiçek gibi soluyordu. Gücü tükenmişti, içindeki acı gözlerini açık tutmaya bile yetmiyordu. Aniden yere yığılıp kalmıştı oracıkta.

Silah sesleri evin her yerini sarmıştı. Kızını kurtarmak için 150 kişi ile Vural Dalgıç'ın eceli olmaya gitmişti Gönenç Saral. Çünkü şu hayatta kıymet verdiği tek kişi kızı Dora idi.
Önünde ellerinde silahla duran adamlar her yer ateş ettikten sonra sağ bıraktıkları iki kişiyi önüne getirttirdi. Vural Dalgıç ve oğlu Ateş.
İkisinin de Azrail'i olmaya yemin etmişti.

"Sanki biraz geç kaldın bu sefer Gönenç!" Vural Gönenç'e adım adım yaklaştı. "Biricik kızına bazı sırlanırını anlatmış olabilirim. Gerçek ailesini hakkında."

Gönenç bu duydukları hakkında daha da sinirlenmişti, Dora'nın gerçek ailesi ile olan ilgili gerçeklerden haberi vardı, ama Dora'ya bunları söyleyemezdi. Söylerse eğer Dora'nın ondan uzaklaşmasından korkuyordu.

Merih nefes nefese salona giriş yaptığında yüzünden düşen korku Gönenç'in içini huzursuzlukla kapladı. "Gönenç abi.." nefes nefese kalmış bir halde konuşmaya çalışan Merih en sonunda konuştu. "Dora nefes almıyor!"

İçinde oluşan kocaman endişe ile koşarak kızının yanına gitti arkasından Adez ve Kutay'da gitmişti. Gönenç Dora'nın yanına gidip yüzünü elleri arasına aldı. Bembeyaz ve buz gibi soğuktu Dora, kış ayında dışarıda kalmış gibiydi.

Adez Dora'yı kucaklayıp hemen evden çıkartmıştı. Gönenç eline aldığı silah ile Vural'ın kafasına tek mermi ile sıkmıştı. "Sana da gelicek sıra ama önce Dora'ya çektirdiklerinin hesabını vereceksin! Alın şunu da!"

Dora Adez'in kolları arasında arabaya bindiği an hızlı bir şekilde eve doğru gitmeye başladılar. Adez Dora'nın saçlarını okşamaya başlayıp derin bir nefes aldı. "Özür dilerim, bu kadar kötü olacağını bilmiyordum. Özür dilerim."

Adez'in kendi kendine duyduğu pişmanlık neyin nesiydi? Dora kötü olduğu için neden özür diliyordu?

Aniden kulakları doldurdu telefon sesi, Adez kendini toplayıp telefonu açtı.
"Durum ne?" Karşı taraftan gelen ses bir kadına aitti. Sesi oldukça otoriter ve güçlüydü.
"Bütün gücünü Verda'yı iyileştirmek için kullanmış, şu an nefes almıyor!"
"O bize sağ lazım, dikkatli ol. Planı da sakın aksatma! Tekrardan arayacağım seni."

Her zaman böyledir kural, büyük avcılar savaşır büyük avlar! 

Melekler ve ŞeytanlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin