0.3

13 0 0
                                    

0.3

Yarım saat boyunca yürüdükten sonra taksi bulup eve geçmiştik. Biz bu kadar aksiyon yaşamamıza rağmen babam hala eve gelmemişti. Telefonumu alıp hemen babamı aradım.

"Baba nerde kaldınız?"
"Beş dakikaya oradayız kızım." Telefonumu kapatıp üstümdeki elbiseden kurtulup hemen pijamalarımı giyindim. Yüzümü soğuk su ile yıkadıktan sonra saçlarımı açıp aşağıya indim.

Adez hala üstündekilerde duruyordu. Elindeki sigarasını yavaşça küllükte söndürdükten sonra kollarını ensesinde birleştirip bana baktı. Gözlerimi gözlerinden ayırmadan ters bir şekilde bakmaya devam ettim.

"Neye bakıyorsun?" Diye sordum biraz sert çıkan sesinle. "Sürekli ben senin bakışlarına maruz kalıyorum da. Bu akşam tam tersi olsun istedim." Dedi samimiyetsiz bir gülümseme ile. "Sigma kuralları! Gözlerini üzerimden çekene kadar, gözlerimi senden ayırmam." Dedim aynı samimiyetsizlikle gülümseyerek.

Yüzünde ki gülümsemesi aniden gidip yerini acı ile buruşturması geldi. Evet iyileştikten hemen sonra Hulk'a dönüşüp beş yüz kilo olan arabayı sanki iki ekmek taşır gibi adamların üstüne fırlattığı için yarası acımış olmalıydı. Yanına gidip tişörtün üstünden yarasına dokundum.

"Kasıldı aniden önemli bir şey yok!" Dedi hızlıca elimi üzerinden çekerek. Kibirli şey! "Canının yandığını dokunduğum an anlıyorum yalnız! Kibirinden ne zaman ölürsün acaba?" Yanından uzaklaşıp diğer koltuğa oturdum.

"Yanlış anlamışsın, kasıldı sadece!" Dedi boğazını temizleyerek. Ona ters bir bakış atıp göz devirdim. Aptal var çünkü karşısında!

"Asıl haini aramızda gezdiren Dora'ymış ya! Bir de sürekli bana hain olduğumu söyleyip duruyor! Yılan!" Bige'nin bağırışlarını duyduğum an koltuktan hızlıca kalkıp kapıya doğru yöneldim.

Babamın yüzünde sinirli bir ifade vardı ama telefonla konuştuğumuzda gayet sakin gelmişti sesi. "Dora hanım hadi açıklayın bunu! Sevgiliniz Ateş beye ne zamandan beri bilgi uçuruyorsunuz?" Dedi Bige üzerime doğru yürüyerek.

Omzundan hafifçe ittirip üzerime doğru yürümesini engellemeye çalıştım. Neyden bahsettiğinden de haberim yok. "Ne saçmalıyorsun sen Bige?" Üzerime doğru gelmesi beni ürkütmüştü. Gür bir kahkaha atıp üzerime doğru gelmeye devam etti. Yenal, Bige'nin kolunu tutup onu durdurmaya çalıştı. "Sakin ol da düzgünce oturup konuşalım!"

"Geldiğimden beri benim hain olduğumu düşünüyor! Sakin falan olmamı beklemeyin benden!" Şu an ki durum oldukça canımı sıkmaya başlamıştı. Babamın sert bakışlarının üzerimde olduğunu hissetmem beni daha fazla geriyordu. Olaylardan bir haberdim.

"Ateş, Vural'ın oğluymuş."

Başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü. Böyle bir şeyin olacağına ihtimal vermemiştim hiçbir zaman. Çünkü Ateş bu olaylardan çok farklı bir hayattaydı. Babamın bana doğru geldiğini fark ettiğimde başım istemsizce yere eğilmişti. Hiçbir zaman Ateş'e güvenmemişti, onunla görüşmemi, konuşmamı da istemiyordu. Her seferinde dikkatli olmamı söylemişti.

"Ateş, Vural'a bir şey anlatmaz." Dedim kısık çıkan sesimle. Kendimi babama savunma çabam değildi bu. Güvenimin boşa çıkmamasının umuduydu. Kocaman dünyada küçücük şehirde, Koza'da. Kendimi kendim gibi hissettiren tek kişi Ateş'ti. Bir savaş halinde olmadan, saklanmadan içimi döktüğüm tek kişiydi.

"Diyecek bir şey bulamıyorum sana. Sen benim kızımsın, bu kadar aptal olamazsın!" Babamın sözleri içimde oluşan öfkeyi daha da körükledi. Kendi aptallığıma da fazla sinirlenmiştim. Babamın yüzüne bakacak cesaretim bile yoktu.

Melekler ve ŞeytanlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin