Parka giden yol boyunca yan yana yürüdüler, ara sıra birbirine değen kolları Jungkook'a Jimin'e aşık olduğunu fark ettiği zaman hissettiklerini hatırlatıyordu.
Aynı tatlı heyecan vardı üzerinde, Jimin'in onu tekrardan tanımak istemesi ve evli olmalarını tuhaf karşılamıyor oluşu Jungkook'u çok mutlu etmişti.
Parka geldiklerinde bir salıncağa Jimin otururken diğerine de Jungkook oturdu.
Yol boyunca korudukları sessizlik birkaç dakika daha sürmüştü, nihayetinde Jimin konuşmaya karar verdi.
"Evime gelmeni beklerken, seni unuttuğum için bana kızgın olduğunu düşünüyordum." dedi bakışlarını ayaklarıyle ezdiği kumlardan çekip Jungkook'a çevirirken "Gelmekten vazgeçeceğini ve hatta beni görmek istemeyeceğini düşündüm çünkü seni unutan biri için ani bir davetle apar topar gelmeyi kabul etmen mantıklı gelmedi. Hafızasında olmadığın biri için çabalamazsın diye düşündüm."
"Sana nasıl kızabilirim?"diye yanıtladı Jungkook "Kızabilecek olsam bile neden kızayım, senin hiçbir suçun yok ki. Unutmayı sen istemedin, Jimin sen hep unutmaktan korkardın. Sen en büyük korkunla yüz yüze kalmışken sana nasıl yüz çevirebilirim? Sırf beni unuttun diye senin için çabalamayı neden bırakayım? Asıl şimdi daha çok çabalayacağım senin için" iç çekerek baktı Jimin'e "Doktor geçici bir durum olduğunu söyledi zaten, hatırlayacağını biliyorum ama eğer hatırlayamazsan bile seni tarif edemeyeceğim kadar çok sevdiğimi ve senin için her şeyi yapabileceğimi bil"
Gözleri dolmuştu ikisininde buna rağmen Jungkook Jimin'e o kocaman gülümsemesini gösterdi.
"ve beni yeniden sev, bu bana yeter."
Jimin başını önüne eğerek elleriyle oynamaya başladı, gözyaşları ellerine düşüyordu.
"Seni yeniden sevmek, sanırım hayatımda yapabileceğim en kolay şey olurdu ama ben bizi tanımak ve her bir anı tek tek bütün detaylarıyla hatırlamak istiyorum."
Jungkook kalkıp Jimin'in önünde yere çömeldi, bir elini küçük ellerinin üstüne koyup diğeriyle gözyaşlarını sildi ve kendisine bakmasını sağladı.
"Ben anlatırım sana."dedi gülümseyerek.
"Tekrar unutabilirim, doktorun söylediklerini biliyorsundur..." diye mırıldandı Jimin.
"O zaman tekrar anlatırım, sen iyileşip her şeyi hatırlayana kadar ne kadar anlatmam gerekirse anlatırım." Baş parmağıyla yanağını okşadı hafifçe.
"Sıkılmaz mısın?"
"Sıkılmam." İç çekerek Jimin'in gözlerinin önüne düşen saçlarını geriye doğru taradı. "Hiç sıkılmam."
Jimin kalbi yerinden çıkacakmış gibi hissediyordu, yutkundu, Jungkook'un yüzüne baktı dikkatlice, her bir detayını iyice inceledi, ezberlemeye çalıştı, elini kaldırıp yanağındaki yara izine değdirdi parmak uçlarını, dudaklarını dudaklarına değdirmek, tadına bakmak istiyordu.
Ona dokunduğunda içini saran tanıdık hissi sevmişti, hatırlamasa da hissettikleri tanıdıktı, daha fazlasını istiyordu ama onu öpmedi. Eğilip alnını alnına yasladı ve biraz öyle bekledi, Jungkook memnuniyetle kabul etmişti bu küçük teması.
"Eğer işin yoksa anlatmaya şimdiden başlar mısın peki?"
"İstemen yeterli, senden daha önemli bir işim yok." dedi Jungkook da, geri çekilip dudaklarını Jimin'in alnına bastırdıktan sonra kalkıp yine yerine oturdu.
"İlk olarak nasıl tanıştığımızı anlatayım o zaman,"dedi ve onay ister gibi Jimin'e baktı. Jimin hevesle kafa sallayarak onayladığında gülümseyerek anlatmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oblivion |Jikook
FanfictionBir kaza sonucu hafızasını yitiren ve üniversite yıllarında tanıştığı, aşık olduğu ve evlendiği biricik sevgilisine ve yine o zamanlarda tanıştığı, canından çok sevdiği arkadaşlarına dair her şeyi unutan Jimin ve en büyük hazinesini hiçbir zaman yal...