"Jimin! Hey, kalk hadi! Tanrı aşkına, sana git uyu derken burda uyu dememiştim! Jimin!" kulağını delecek kadar yüksek nota da olan ses ile gözlerini zar-zor açtı Jimin. Dün gece Bam dizinde uyuduğu için kaldırmak istememiş ve pikeye sarılıp uyumuştu yıldızları izleyerek. Haliyle her tarafı tutulmuştu.
"Aissh! Her tarafım tutulmuş" üstündeki pikeyi kenara atıp ayağa kalktı güçsüzce.
"Sen gerçekten tam bi baş belasısın. Hava böyleyken dışarıda uyumak hangi akıla hizmet?"
"Üzgünüm Bay Jeon. Bam dizimde uykuya dalınca kaldırmak istemedim. Bende uykuya dalmışım o esnada zaten. Ama merak etmeyin hemen kahvaltınızı hazırlıyorum"
"Gerek yok Jimin. Kahvaltımı çoktan ettim zaten"
"Tekrar çok özür dilerim efendim"
"Özür dilemeyi kes ve git üstüne sportif bir şeyler giy"
"Anlamadım. Neden?"
"Spor yapıcaz. Koşucaz. Baksana her yerin tutulmuş koşmak iyi gelecektir" yüzünde tehlikeli sırıtmayla karşısındaki minik adamı şaşırtmıştı Jeongguk.
"Şey, aslında sadece biraz dinlensem düzelirim Bay Jeon"
"Git dediğimi yap. Seni Bam ile dışarıda bekliyorum."
"Tanrım, lütfen sabır ver" elindeki kombiniyle birebir uyan siyah şapkayı kafasına geçirip kendi kendine sitem eden Jimin'e döndü müzisyen.
"Jimin? Bir şey mi dedin?"
"Ah, şey, hayır. Yani evet, şey dedim, hava da tam koşmalık. Çok şanslıyız Bay Jeon"
"Kesinlikle. Hızlı olsan iyi edersin. 10 dakikan var hazırlanman için, Park Jimin" dedikten sonra Bam peşinde, evden çıktı Jeongguk. Daha fazla ayakta dikilmeyi bırakıp ona verilen odaya çıktı. Hava hafif estiği için beyaz kapuşönlü ve aynı renk basketbolcu şortu giyip, elmacık kemiklerine kadar uzamış gri saçlarını salaş yarım topuz yaptıktan sonra evden çıktı. Jeongguk çoktan ısınma hareketlerine başlamıştı.
"Burdan 2 kilometre uzakta bir park var. Oraya kadar koşucaz. Durmak yok. Hadi!" 2 saniye içinde Jimin gözlerini kapatır kapatmaz Jeongguk ortadan kaybolmuştu. Epey şaşırmış suratla boş sokakta koşan Jeongguk'a baktı.
"Bay Jeon! Haksızlık ama bu! Beni de bekleyin!" acıyan kemiklerini gözardı etmeye çalışarak Jeongguk'un peşinden koşturmaya başladı.
"Çok hızlı koşuyorsunuz. Yetişemiyorum"
"Çeneni değil de ayaklarını daha fazla hareket ettir o zaman" nefessiz kalana kadar koşmuş, sonunda minik parka gelmişlerdi. Saat erken olduğu için kimse yoktu. Jimin ağrıyan bedenini en yakın banka bırakıp sırtını ağaca yasladığında aynı işlemi Jeongguk'ta yapmıştı.
"Çok çabuk yoruldun. Daha iyi performans beklemiştim"
"Siz çok başarılısınız. Yanınızda nasıl daha fazla iyi olabilirim ki?" tapılıcak kadar güzel hafif bir kıkırtı..
"Tekrar benimle koşmak istersen kabul edebilirim"
"Çok isterim" rüzgar Jeongguk'un mavi saçlarını dağıtıyordu. Ve bu da sürekli homurdanarak saçlarını düzeltmeye çalışan bir Jeongguk ortaya çıkarıyordu. Yaslandığı ağaçtan kafasını Jeongguk'a çevirdiğinde gözleri rüzgarda onu rahatsız eden saçlarına takıldı.
"Bay Jeon, saçlarınızı toplayabilir miyim?" elini saçlarından çekip Jimin'in gözlerine baktı hafif afallamış ifade ile. Elbette, hemen yüzünü duygusuz hale getirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Foreigner
Fanfiction"Senden nefret etmek bile sana aşıkmışım gibi hissettiriyor" ~First Fic~ Güncel