"Off, Jimin, ben çok sıkıldım" kapışmalı akşam yemeğinin ardından sadece 3 gün geçmişti. İkili resmen ev hapsindeydiler. Bu aralarında olan çekimi, kavgaları, tartışmaları tetikliyordu elbette.
Medya günler önce ifşalanmış gerçekle çalkalanıyordu hala. Bu süreçte Jeongguku linçleyenlerin aksine destekleyenlerde oldukça fazlaydı. Hatta bazı yerlerde Jiminle yakıştırıldığına dair yorumlar da görmüştü. E tabii bu kendisini gizlide olsa mutlu etmişti. Ama bunu Jimine söylemeye kabul etmek istemesede utanmıştı. Şimdi ise ikili koltukta oturmuş Jiminin yaptığı kahveyi içiyorlar ve telefonları ile ilgileniyorlardı. Hava ise evde oturup telefonla oynamanın aksine tam bir tatil havasıydı.
"Ben de, Jeongguk. Ne yapmak istersin?" büyük olan kısa bir an düşüncelere dalmış sonra aklına bir fikir gelmiş gibi heyecanla ayağa kalktı. Bu sarışını biraz irkiltmişti.
"Hazırlan, çok güzel bir yere gidiyoruz."
"Nereye? Dışarı çıkamazsın, Jeongguk. Namjoon hyungun söylediklerini unuttun mu?"
"Biliyorum. Ama gideceğimiz yer çok gizli ve güvenli. İnan bana, bayılacaksın. Hadi,kalk" daha fazla sorgulamadan Jeonggukun dediğini yaparak hazırlanmaya başladı. Kendisini sıcak tutucak bir kaç kıyafeti çantasına koyarak diğer ihtiyaçlarını da çantaya sıkıştırdı. Üzerine basic bir kazak ve salaş bir eşofman altı giydikten sonra aşağıya indi. Jeongguk hazırlanmış kendisini bekliyordu.
"Bam gelmiyor mu?"
"1-2 günlüğüne gidiyoruz zaten. Yeteri kadar maması ve suyu var. Merak etme. Hadi çıkalım" çantaları arabaya yerleştirdikten sonra yola koyulmuşlardı. Hava fazlasıyla soğuktu. Jimin kafasını buğulu cama yaslamış dışarıyı izliyordu sakince.
"Ne zamana kadar böyle olucak çok merak ediyorum" sessizlik Jeongguk tarafından bozulmuştu. Jimin kaşlarını kaldırarak kafasını camdan kaldırmayarak yandan büyüğüne baktı.
"Sabretmen gerekiyor. Bazı zihniyetler insanları kendilerini hiç alakadar etmeyen konulardan dolayı yargılarlar. Zamanla hepsi biticek"
"Bittiğinde yanımda olucak mısın?" beklemediği soru karşısında kafasını camdan kaldırarak Jeongguka baktı.
"Yanında olmamı istiyor musun?" bu sefer Jeongguk kendisine saniyelik bir bakış attı. Cevap vermedi. Sessiz kaldı. Jimin de tekrar kafasını cama yaslayıp gözlerini kapattı. Pekala, susması biraz üzmüştü sarışını.
"Evet, istiyorum" bişey demedi buna sarışın. Gözleri hala kapalıyken hafifce gülümsedi sadece. Fakat burukça.
Yolculuk bitmişti. Ve araba buz tutmuş göl kenarındaki bir evin yanında durmuştu. Sarışın arabadan inerken hayretle ve hayranlıkla etrafa bakıyordu. Jeongguk tepkisine hafifce kıkırdarken çantaları bagajdan indiriyordu.
"Sana bayılacaksın demiştim"
"Jeon, burası harika. Aman tanrım, çok güzel. Kimin bu ev?"
"Namjoon hyungun. Ama çoğu zaman ekiple takılmak istediğimizde geliyoruz buraya. Fakat en son evi harabeye çevirdiğimiz için Jin hyung bizi kovmuştu. O zamandan beri ilk defa seninle geliyorum". Jinin yaptığı şey Jimini seslice güldürmüştü.
"Çok garip bir adam Jin hyung"
"Hadi, gel bana yardım et, Park" çantaları paylaşarak eve taşıdıktan sonra ev oldukça soğuk olduğu için hazır odunla şömineyi yakmıştı Jeongguk. Jimin etrafı incelemekle meşguldü. 1-2 saat sonra ev ısınmış ve giydikleri rahat kıyafetleri ile mutfağa geçmişlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Foreigner
Fanfic"Senden nefret etmek bile sana aşıkmışım gibi hissettiriyor" ~First Fic~ Güncel