"Bay Jeon, ne zamana kadar böyle yapmaya devam edeceksiniz ki?" artık gözyaşları yanaklarında kurumuş, kendisi gibi dağınık halde olan adama bakmaya devam etti Jimin.
"Yapabildiğim kadar, Jimin. Her neyse. Kapatalım artık bu konuyu. Daha fazla konuşmanın bi anlamı yok zaten. Aramızda hiç bir şey olamaz, Jimin. Bunu anla ve daha fazla yorma beni. Lütfen" son kelimesini söylerken zorlansa bile belli etmedi Jeongguk. Karşısındaki adamında söyleyeceği şeyi dinlemeden arabayı çalıştırdı ve evine sürdü.
Yolculuk esnasında Jimin tek kelime etmemişti eve varıncaya kadar. Sonunda eve ulaştıklarında arabadan inip eve girdiler. Jeongguk montunu çıkarırken Jimin çoktan mutfağa geçmişti.
"Bay Jeon, aç mısınız? Bir şeyler hazırlayayım isterseniz" montunu asıp ayakkabılarınıda çıkarıp merdivenlere doğru odasına çıkmak için ileriledi Jeongguk.
"Aç değilim. Ama kırmızı şarap şuan iyi olur benim için" çıktığı bi' kaç basamaktan inip mutfağa girip içki dolabından şarap ve iki kadeh alarak masaya geçti.
"Bana eşlik edersen sevinirim"
"Aslında içkiyle aram pek iyi değil ama bugünlük sorun değil" Jeonggukun yanına oturarak şarap şişesini açıp kırmızı sıvıyı kadehlere döken patronunu izledi sessizce.
"Şerefe, Park" hafif alaylı tonla kadehini Jiminin kadehine dokundurup içkisini yudumladı. Aynı işlemi Jiminde gülerek yapmıştı.
"Endişeliyim, Park." kadehinde olan gözlerini merakla Jeongguka çıkarttı.
"Neden endişelisiniz?"
"Şarkım için. Daha önce hiç bir şarkımı yazarken bu kadar zorlanmamıştım"
"Üzgünüm sizin adınıza. Ama ben başaracağınıza inanıyorum, Bay Jeon. Size çok güveniyorum" bitmiş kadehini doldururken gözleri Jimindeydi.
"Neden böylesin? Anlayamıyorum. Hissettiklerini hiç çekinmeden dile getirmen çok şaşırtıyor beni" bu sefer kahkaha atmıştı gri saçlı.
"Basit olmak, Bay Jeon. Basit olmak çok güzel bir şey. Basit düşünmek, basit görünmek, basit hissetmek. Bazen basit duygular herşeydir, Bay Jeon" hafif sarhoşluğunda verdiği sersemlikle Jeongguk elini Jiminin saçlarına nazikçe daldırarak okşamıştı. Yüzünde kendisinin bile haberi olmadığı bir gülümseme vardı.
"Park Jimin," sustu, sustu ve daha sonra öne gelip yüzünü yakınında olan Jiminin yüzüne hizaladı.
"Lanet olsun ki, sana adım atamıyorum. Sana gelemiyorum, kahretsin" saçlarındaki nazik dokunuşlar yapan el ile mayışmıştı Jimin. Gözlerini kapatıp kafasını Jeonngukun eline yaslamıştı.
"Bay Jeon, çok güzelsiniz. Lanet olsun ki, bende sizin güzelliğinize dayanamıyorum"
"Benimle uyu" duyduğu cümleyi algılamakta zorlanınca gözlerini açıp kendisini izleyen adama baktı.
"Ne dediniz az önce?"
"Bu gece benimle uyu, Jimin"
"Neden?"
"Sana sarılmak istiyorum" kesin cümleleri Jimini güldürsede çok etkilenmişti.
"Gülme, ciddiyim ben"
"Pekala, sizinle uyuyacağım"
"Hadi uyuyalım o zaman" kadehinin dibinde kalan son içkiyide kafasına dikip sandalyeden kalktı Jeongguk. Bu seri davranışları karşısındakini şaşırtmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Foreigner
Fanfiction"Senden nefret etmek bile sana aşıkmışım gibi hissettiriyor" ~First Fic~ Güncel