4.

69 6 4
                                    

Bütün gün taehyung'la sohbet etmiştik. Evet fazlasıyla şaşırtıcı değilmi taehyung'la sohbet ettik. Son söylediklerinden sonra konuyu uzatıp onu daha fazla korkutmak istemediğim için hemen başka bir konu açmış ve akşama kadar sohbet etmemize sebebiyet vermiştim.

Bana küçüklüğünden, en sevdiği meyveden, saçlarını yanlışlıkla yakıp kel kaldığından, dereye düşüp neredeyse öleceğinden ve daha bir çok şeyden bahsetmişti. Aslında konuşkan bir yapıya sahip ama utangaç olduğu için konuşmadığını fark ettimiştim. Onunla derin bir sohbete dalmak için yanlızca biraz güven ve sıcak bir tebessüm gerektiğini de fark ettim bana güveniyordu artık ve bu durum beni fazlasıyla mutlu ediyordu.

Ama bir şey çok dikkatimi çekmişti ve bir türlü sorma cesaretinde bulunamamıştım. Ailesi, bahsettiği anıların hiçbirinde ailesi yoktu. Hiç annesinin yada babasının bahsi geçmemişti. Ama sanki o bilerek onları es geçerek anlatmıştı çocukluğunu, yoksa bir çocuğun küçüklük anılarının çoğunu ailesi kaplar ama taehyung için bu böyle değildi sanırım çünkü bisikletten yokuş aşağı düşüp kolunu kırdığı zaman onu hastaneye babası değil ona hep bedava sakız veren bakkalcı amca götürmüş yada hep aynı kirli üstü giydiği zaman ortaokulda zorbalığa mağruz kaldığı zaman annesi değil alt komşusu yeni bir üst almıştı ona. Ailesi bu hikayenin neresindeydi.

Tahmin ediyorum ki sorumsuz bir ailesi vardı ve bu yüzden taehyung genç yaşta bu kadar kötü şeylere mağruz kalmıştı. Başka bir açıklaması yoktu çünkü.

"Ve sonra bir daha o evin önünden geçmeye cesaret edemedim. Hep ara sokaklarından yürüdüm ki hayaletli amca beni görüp yemesin diye cidden çocukken ne kadar da ahmakmışım"

Bir kahkaha atmış eliyle hafifçe alnına vurmuştu. Sonra gözlerini bana çıkarmış, ben ise yanlızca onu izleyip düşüncelere dalmıştım onu dinlemediğimi fark etmiş olacak ki.

"Hey, beni dinlemiyor musun" hafif kaşlarını çatmıştı. Bende alınmasından korkarak hemen kafamı hızla iki yana sallayıp.

"Hayır hayır dinliyorum sadece dalmışım" gerçekten dalmıştım, anlatırken ki heyecanına, bir anda yükselmesine, mimiklerine, gülüşüne.
Güzeldi hatta çok güzeldi şimdi detaylı bir şekilde bakıyorum da gözündeki ve dudağının köşesindeki hafif morlukları saymazsak taehyung kusursuzdu. Naif bir güzelliği vardı.

"Üzgünüm başını şişirdim değil mi?" Utanarak sormuştu.

"Hayır asla öyle bir şey yok dinlemek eğlenceli cidden çılgın bir çocukluk yaşamışsın"

"Evet aslında 15 yaşıma kadar güzel bir hayatım vardı her ne kadar fakirde olsak bu çok umrumda değildi eğlenceli bir çocukluktu zaten hayatımın en güzel zamanları da o zamanlardı"

15 sayısına çok takılmıştım. 15 yaşından sonra ne olmuştu da taehyung'un yüzü düşmüştü bir anda.

"Sanırım 15 yaşından sonra işler kötüleşmiş" belki ağzında biraz laf alabilirdim.

Bana baktı yine, aynı şekilde derinden. Sanki bunu bana söylemek çok kolaymış ama kendisine söylemek zor olduğu için söylemek istemiyor gibiydi.

"Ailem öldü"

Ani itirafı beni çok şaşırtmış afallamıştım. Kafasını önüne eğmişti. İyi ki de eğmişti şuan onunla göz göze gelmek istemezdim. Çünkü o bakışı biliyordum. Canımı yakıyordu taehyung'un o bakışı. Çaresiz, masum bir çocuk gibi bakıyordu ve bu benim canımı çok yakıyordu.

"Özür dilerim, sormamalıydım"

Kafasını kaldırmış hafif dolmuş gözlerle bana bakmış ve küçük bir tebessümle içindeki acıyı gizlemeye çalışıyor gibiydi.

flower of heaven ●taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin