5.

55 6 6
                                    

Sabah güneşinin en keskin parlaklığını yüzüme vurmasıyla araladım gözlerimi. Tanrım her yerim ağrıyordu. Kafam yatak başlığına dayanmış oturur biçimde uyuya kalmıştım. Bence her yerimin ağrıması gayette normaldi şuan.

Yan tarafa dönmüş uyuyan taehyung'a bakmıştım. Benim olduğum tarafa sırtı güneşe dönük şekilde uyuyordu. Huzurlu gözüküyordu, tamda olması gerektiği gibi.

Yavaş hareketlerle kalkıp -bunun iki sebebi vardı biri taehyung'u uyandırmamak, diğeri ise her yerimin tutulmuş olmasıydı- pencereye doğru adımlayıp kalın perdeyi çekmiş ve taehyung'u uyandıracak olan güneşi engellemiştim.

Tekrar aynı yavaşlıkta kapıyı kapatıp odadan çıkmıştım. Salona gitmeden önce banyoya uğramış, tamamen ayılabilmek için yüzümü soğuk su çarpmış bir kaç rutin işten sonrada salona geçip kendimi koltuğa atmıştım.

Saat kaçtı bilmiyordum. Bu yüzden dün sabahtan beri elime almadığım hemen yanımda duran telefonumu elime almış saatte bakmak için ekranı açmıştım.

Ekranı açtıktan sonra ağzımda onunla birlikte bir karış açılmıştı. Tam tamına 34 tane cevapsız arama mı?

Tanrım namjoon hyung beni öldürecekti.

Her ne kadar korksamda, korkunun ecele faydası olmaz mantığıyla sabahın 8'inde beni öldürmeye and içtiğine emin olduğum hyungumu aradım. Bir kaç çalıştan sonra açılmıştı.

"LAN ŞEREFSİZ SEN NERDESİN İKİ GÜNDÜR"

Ahh tanrım kulaklarım.

"Sanada günaydın hyung"

"Başlatma lan günaydınından. Üç dört gün önce konuştuk taşındım dedin aradan onca zaman geçti bir arayıp haber vermedin evine geleyim dedim korkudan, evinin nerde olduğunu bilmiyorum e arıyorum açmıyorsun derslere de gelmiyorsun şunun şurasında son yılın, kalmış bir kaç ayın hâlâ aylaklık peşindesin sonra yok efendim hyung sen bana çok karışıyorsun yok efend-"

"HYUNG SUS ARTIK" sesimin yüksek çıktığını fark edip hemen sonra sessizce konuşmaya devam etmiştim. Taehyung uyanacaktı yoksa.

"Tamam hyung özür dilerim seni çok endişelendirdim ama inan bana geçerli sebeplerim vardı lütfen artık çenenle bana eziyet etmeyi bırak"

"Günlerdir senden haber alamamama sebebiyet veren şey nedir jungkook"

Anlatıp anlatmama arasında çok kararsız kalmıştım. Her ne kadar namjoon hyung benim tek ailem ve en çok güvendiğim insan olsa da bu durumu duyunca nasıl tepki vereceğini bilmiyordum. Ne diyecektim şimdi ona.

"Hey dilini mi yuttun nedir bu sebep dedim jungkook"

"Hyung ben anlatıcam ama şimdi telefonda değil"

"Tamam ben şuan fakültenin kantinindeyim sabah dersim var sende gel zaten astın baya"

"Tamam hyung ben yarım saate geliyorum"

Kısa bir görüşürüzden sonra telefonu kapatmıştım. İyide ben şimdi ne yapacaktım.

Taehyung'u evde tekmi bırakacaktım. Evde yanlız kalabilir miydi? Ya onu bulurlarsa. Tanrım ne yapacağım ben şimdi.

Ben düşüncelerimle boğuşurken taehyung salonun kapısında belirmişti. Yeni uyanmış olmanın verdiği şapşallıkla bana bakıyordu.

"Günaydın, geç otur"

"Günaydın" küçük bir gülümsemeyle beni cevaplamış ve karşımdaki koltuğa oturmuştu.

"Taehyung sana birşey diyeceğim" çok uzatmadan söylemeliydim.

flower of heaven ●taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin