Nerdeyse hava kararmaya başlamıştı ve ben sonunda evime varabilmiştim. Büyük bir mutluluk ve huzurla dairemin kapısını açmış içeriye girmiştim.
"Ben geldiiim"
Taehyung'u haberdar etmek için bağırmış ardından ayakkabılarımı hızla çıkarmış, elimdeki birkaç poşeti köşeye koyup salona doğru yönelmiştim.
Salona göz gezdirince taehyung'u görememiştim, bende şansımı diğer odada deneyip orada da bulamayınca hızla banyoya yönelmiş orda da bulamamıştım. Bir anda bütün vücudumu korku sararken mutfaktan gelen sesle hızla oraya yönelmiştim. Büyük adımlarla mutfağa ulaşmış, içinde belindeki mutfak önlüğüyle sebze doğrayan ve yavaş tempoda sallanarak şarkı mırıldayan bir taehyung görmeyi beklemiyordum.
Büyük bir dikkatle işini yapıyor, aynı zamanda içten ama kısık bir sesle de şarkı söylüyordu. Vücudu ondan bağımsız hafif kıvrak sallanıyor ve buda ortaya güzel bir görüntü çıkarıyordu.
Bu görüntü hoşuma gitmişti, kapı pervazına yaslanıp onu seyretmeye başlamıştım kendimden bihaber şekilde.
Ardında doğradığı sebzeleri dökmek için yandaki fokurdayan tencereye dönmüş, bu sırada onu büyük bir hayranlıkla izleyen beni fark etmişti. Beni görünce şaşırmış, elindeki sebzeleri geri tezgaha bırakmış ardından hafif utanarak sormuştu.
"Sen mi geldin."
Beni duymamış olmasına biraz sinirlenmiştim açıkçası, bu kadar dalgın olması onun için tehlikeli sonuçlar doğurabilirdi.
Ona doğru yürümüş ardından yüzüm ona dönük bir şekilde mutfak tezgahına yaslanmıştım. Kollarımı birbirine dolayıp taehyung'a bakmaya başladım.
"Neden sesini çıkarmadın. Seni bulamayınca korktum"
Amacım ona kızmak değildi, sadece biraz farkındalık yaratmaya çalışıyordum. Ya gelen ben olmasaydım bu olasılıkları da düşünmek lazımdı.
"Özür dilerim yemeğe kaptırmışım kendimi duymadım sesini"
Üzülmüş ve mahçup bir şekilde kafasını önüne eğmişti. İşte bunu yapmasına dayanamıyordum, böyle yapınca suç işlemiş küçük bir çocuğu andırıyordu ve buda kendimi kötü hissetmeme sebep oluyordu.
Ortamı yumuşatmak ve kendini suçlu hissetmemesi için yanağında bir makas almış ve kaynayan tencereye yönelip içindeki yemeği karıştırmaya başlamıştım.
"Ne yaptın bakalım, bende çok acıkmıştım"
Hem hareketimden dolayı olsa gerek hemde neşeli sesimi duyunca kafasını kaldırmış şaşkın bir ifadeyle, özenle yemeğe odaklanmış beni izlemeye başlamıştı.
"Şey, ben severmisin bilmiyorum ama tteokbokki (acı soslu pirinç keki) bide körili pilav yaptım ama sevmezsen başka bir şeyde yapabilirim" telaşla söylemişti. Bu ince düşünceli hâli gözüme ayrı tatlı gelirken.
"En sevdiğim yemekler olduğunu nerden biliyorsun, söylememiştim diye hatırlıyorum"
Gülümsediğim de oda kocaman gülmüş ve utandığı için yanakları hafif pempeleşmişti.
"Yemek yapabildiğini bilmiyordum"
"Karnımı doyurmak için öğrenmek zorunda kaldım ama bundan asla şikayetçi değilim çünkü yemek yapmayı çok seviyorum"
Son söylediğinden sonra tekrar kafasını eğmiş, kırık bir sesle.
"Annemde çok severdi ve hep onunla yapardık. Elimin lezzeti de annemden gelir zaten yediğinde anlıycaksın" sonra kafasını kaldırıp tebessüm etmişti.
![](https://img.wattpad.com/cover/321064514-288-k934517.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
flower of heaven ●taekook
FanficElini öperken kokusunu da içime çekmiştim. "Cennet çiçeğim, cennetten bir çiçek nasıl kokar bilmiyorum ama tahmin ederim ki senin gibi kokuyordur" Tanrının kusursuzca yarattığı yüzünde seyre çıkarken. "Bana dünyada cenneti yaşattığın için teşekkür e...