XVII

6 1 0
                                    

Olora sandığımdan çok daha büyük ve katmanlı bir şehirdi.

O ana kadar sarayı dışında hiçbir yerine hakim olmadığımdan tapınağın yanındaki lüks mağazalardan şehrin kenar mahallelerine doğru yürüdüğümüz o yol boyunca gerçekten şaşırıyordum.

Aişa halletmesi gereken bir iş olduğunu söylediği kenar mahallelere Jale ve beni de peşine takıp giderken oldukça ciddi duruyordu. Zaten bu kadının ciddi olmadığı an sayılıydı.

Şaşkınlık ve ilgiyle izlediğim sokakların yavaş yavaş yine de çarpıcı bir değişime uğrayışını izlerken elimden tutan Jale'nin minik parmaklarını ister istemez daha da sıkıyor, her an yanımızdan geçip giden pelerinli adamların küçük yumurtamı kapıp kaçıracağına karşı sebebi belirsiz bir endişe duyuyordum.

Jale'nin sıkıca örülmüş saçlarının ucundaki boncukların çıkardığı sesler ritmik adımlarımızla bir olup tüm o kargaşa dolu sokakların içinde kendi müziğini yaratıyor; minik bedenini saran geniş elbisenin etekleri, boncukların yarattığı müziğe eşlik ederek adeta dans ediyordu.

Sonunda deniz kıyısında, diğer kıyı hatlarındaki yerleşimlere kıyasla oldukça bakımsız bir yerleşkeye geldiğimizde Aişa'nın adımları eski bir balıkçı teknesinin önünde durdu. Kahve gözleri bana döndüğünde her zaman olduğu gibi kalakaldım. Neyseki gözleri üzerimde çok oyalanmadan küçük Jale'ye döndü.

"Sana verdiğim kutuyu ne yaptın?"

Jale yaşından ve karakterinden beklemediğim bir ciddiyetle bunca zamandır pelerininin altında sakladığına inandığım minik bir kese çıkardı. İçinde köşeli bir şey olduğunu anlamak için keskin gözlere gerek yoktu.

Aişa uzanıp keseyi alırken Jale'nin yanağını hafifçe okşadı.

"Aferin güzel kızım."

Jale koyu teni üzerinde inci gibi parlayan beyaz dişlerini hiç çekinmeden gösteren bir gülümsemeyle bana döndü. Sanki az evvelki takdiri fark ettiğime emin olmak ister gibiydi. Hak veriyorum. Aişa gibi bir kadının takdirini kazanmak gerçekten de övünülecek bir şeydi. Her ne kadar o zamanlar buna anlam vermekte zorlanıyor olsamda şu an gayet farkındayım bu gerçeğin.

Büyük bir kadındı Aişa. Yazık...

Tekneyi ana karayla bağlayan ahşap iskeleye inmek için az ilerideki merdivenlere yürüdüğünde Jale'yle onu takip ettik. Bu kadının hiçbir hareketini sorgulamadan her nasılsa güvenerek takip ettiğimi fark ettiğimde çoktan az evvel önünde durduğumuz geminin güvertesine çıkmıştık ve güvertede yalnız olmadığımızı gördüğümde -ki bu sebeple tekrardan gerilmiştim- anlamıştım.

Güvertede gördüğüm yüzlerin çeşitliliği aralarındaki bağlantıyı tahmin etmemi neredeyse imkansız hale getiriyordu.

İlk gözüme çarpan iri yarı bir elf olmuştu. Adamın bronz teni üzerinde ışıldayan açık kahve gözleri ve güneşte açıldığına inandığım, gözleri gibi açık kahve saçları vardı. Saçları kulaklarında biten bir kakül gibi kesilmişti. Üzerindeki koyu mavi gömleği, belindeki siyah deri kemeri, altındaki koyu yeşil pantolonu ve deri botlarıyla oldukça uyumsuz giyinmişti. Saç kesiminin absürtlüğünü de kattığınızda oldukça çirkin bir tarzı olduğunu kabul etmek gerekiyordu. Yine de tüm bu uyumsuz kıyafetlerine ve belli ki saatlerce güneş altında kalmaktan yanmış cildine rağmen tuhaf bir çekiciliği olduğunu düşünürken bulmuştum kendimi. Marjinal, neredeyse egzotik bir havası vardı. Teknedeki fıçılardan birinin üzerine bağdaş kurarak oturmuş, elindeki doğal taşlardan yapılmış olduğunu tahmin ettiğim ve büyük ihtimalle üzerindeki en pahalı şey olan kolyeyi ritmik hareketlerle sallıyor, farkında olarak ya da olmayarak bedenini sanki rüzgarda savruluyormuş gibi çok hafifçe ileri geri hareket ettiriyordu. Gözleri ahşap güverte zeminindeydi ve yüzünde oldukça düşünceli bir ifade vardı. Geldiğimizi fark etmemişe benziyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 07, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

FREYA ✽Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin